Feriduddin Aydın

Tarikatta Rabıta ve Nakşibendilik yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
8
Okunma
1
Beğeni
195
Görüntülenme

Feriduddin Aydın Gönderileri

Feriduddin Aydın kitaplarını, Feriduddin Aydın sözleri ve alıntılarını, Feriduddin Aydın yazarlarını, Feriduddin Aydın yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kuran'i kavrayış erdemine ulaşabilmenin en güzel ölçüleri ancak Hz. Peygamber (sav)'in yaşamından sağlanabilir. Ve bu münasebetle hemen ifade edilmelidir ki Rasulullah (sav)'in yaşamında en ufak bir tasavvufi eğilim yoktur.
Dış güçlerin maşası tarikatlar.
Dış güçlerin güdümündeki politika, Amerikancı bir Müslümanlık modelinin Türkiye'de yerleşmesi için tarîkatları ve büyük ölçüde Nakşbendiliği kullanmaktadır. Yüzyıllar önce (gerçek anlamda) uygulamadan kaldırılmış olan İslâm'ı, bu kez de teorik planda Kur'ân ve Sünnet çizgisinden saptırmak ve toplumun inancını iyice dejenere etmek için yasaların sertliğine rağmen devlet, mistik hareketlere "gizli eller" aracılığıyla çok büyük destek vermektedir.Nitekim Nakşbendiliğin Menzilcilik Koluna mürid kazandırmak için büyük kentlerde faaliyet gösteren şahısların şimdiye kadar deşifre olmuş kimlik ve rütbeleri bu gerçeği kanıtlamaktadır. Bunların hepsi de kitleyi psikolojik etkileme sistemiyle yönlendirmeye çalışmışlardır. Nakşbendîlikteki râbıta sayesinde mürîdde yerleşen sıkı bağlılık ve fedakarlık ruhunun avantajını keşfeden statükocu odaklar, hem "derin devlet" ile, hem de rejimin temsilcileri ve uygulayıcıları ile iş ve elbirliği içinde bundan yararlanmaya son yıllarda çok büyük önem vermişlerdir.
Reklam
râbıta, mürid üzerinde son derece şartlandırıcı etkiler bıraktığı için onun, yerine göre örtülü eğilimlerini harekete geçirerek kişiliğini çeşitli tepkilerle deşifre edebilir, ya da duygularını baskı altına alabilir. İslâm öncesi cahiliyeden zaten hiç bir zaman arınamamış, bununla birlikte ırkçılik, putçuluk, sağcılık, solculuk, Osmanlıcılık, sentezcilik lâiklik ve batı hayranlığı gibi çeşitli sorunların içinde bocalayan kimlik arayışı içindeki Türkiye toplumunda, insan psikolojisine yönelik büyük tehlikeler mevcuttur . Bunlardan biri de kör taklide dayalı olarak kişiyi belli odaklara bağlamak için kullanılan şartlandırıcı ve spekülatif telkinlerdir. İşte râbita da bunlardan biridir.
* İslâm'ın mensubu, Allah (c)'ın kitabına ve Rasulullah (s)'ın Sünnetine samimiyetle ve derûnî bir saygı ile bağlıdır. Onu bir anayasa, bir hayat nizamı olarak kabul eder; Müslüman kişi ise Kur'ân-ı Kerîm'e karşı olan saygısızlığını oldukça sinsi yöntemlerle sürdürür: onu, her şeyden önce bir mâbed ve mezarlık kitabı olarak görür. Âyet-i kerimeleri, üfürükçülük, büyücülük ve muskacılık için kullanır; Hafızlığı ve "din adamlığını" bir geçim mesleği sayar. Kur'ân-ı Kerim'i hem ölünün ruhuna okumak, hem de karşılığında para almak gibi iki ağır suçu birden işlerken bile yüzü hiç kızarmaz. Âlim şahsiyetleri hafife alır, onları "ulemâ-i rüsûm” diye damgalayarak alaya alır... Buna karşın tarîkat şeyhlerine, din adamlarına ve hikâyeci medyatik profesörlere derin bir saygı besler. Müslüman kişideki bu anarşik inanç ve zihniyet kompleksi, onun davranışlarına ve tutumlarına da yansır.
Sesini kısarak dinleyin video yorumda.
Merkezi sinir sisteminin etkinliğini mümkün olduğunca etkileyerek şartlı refleksi gerçekleştirmektir. Mürîd, bu durumda artık bir robottan farksızdır. bütün varlığıyla şeyhin emrine amadedir! Tarîkat terminolojisinde bu yöntem ve uygulamalara, yaşanan psikolojik ve bilinçalt durumlara ilişkin birçok terim de üretilmiştir. Örneğin, şeyhin trans haline "sekr", müridin trans haline ise "cezbe" denilmektedir. İkisi de bu durumlarda normal dışı davranışlar gösterir, suç ve günah sayılabilecek sözler sarf eder, hoş karşılanamayacak eylem ve tutumlar sergiler, hatta tuhaf mırıltılar, homurtular ve hayvanlarınkine benzer çeşitli sesler çıkarırlar! Nitekim Bugün Türkiye'deki Nakşbendî cemaatleri arasında özellikle Menzilci Nakşbendîler'in bu çeşit trans halini sık sık yaşadıklarına rastlamak mümkündür. Yüce İslâm, insanı bu durumlara düşürmekten son derece uzaktır. O, insanı daha bilinçli kılan ve onu saygın yapan nezih sistemler getirmiştir
Hurafeler ahmağın tesellisidir.
Kemâl: Bu aşama, sözde "vuslat" mertebesidir. Yani sofînin tırmanabildiği en uc noktadır. "Seyr-u Sülük" denen eğitim sisteminden sonra bu seviyeye ulaşan yolcu, güya sonunda "İnsân-ı Kâmil" olur; eksiksiz ve tanrılaşmış bir kimlik kazanır. Bu derece olgunlaşmış olan insana ise veli (evliya) denir. O artık "ledünni" bir ilme sahiptir; gayb âlemine vâkıftır, kalpleri okur, zihinlerden geçenleri keşfeder, gizli dünyaları ve uzak meçhulleri ayan beyan bilir; orduların ön saflarında düşmana karşı savaşır; dua ederse nimet, beddua ederse musibetler yağar; deniz üzerinde batmadan, ıslanmadan gezebilir; bulutların üstünde uçabilir; Zaman ve mekân onun için katlanır, aynı anda, Mekke'de ve İstanbul'da namaza durur...(!)
Reklam
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.