Metafizikçiler tabiat ve canlılar hakkında iki önemli esas vazeder: Birincisi Varlığı Zorunlu olanın karşılıksız, sınırsız ve sonsuz cömert olmasıdır. O'nun nihai zenginliği varlığıdır ve bu anlamda bütün varlık O'na aittir. Şu hâlde cömertlik varlığının taşması ve tecelli etmesi anlamına gelir ki bu, sonuç olarak âlemi verir.
Öyleyse O'nun mevcutlar içerisinde herhangi bir türü, başka türlere karşı iradeye dayalı bir seçimle öncelemesi veya üstün kılması söz konusu değildir. İkincisi ise O'nun varlık bahşetmesi ve tecelli etmesinin akıl, bilgi, iyilik ve güzellik ekseninde gerçekleşmesi, bunun yanında varlıktan istifade etme ve tecelliye mazhar olmanın kabul ediciler tarafından sınırlandırılması ve mümkün haller tarafından izafileştirilmesidir.
Yani mutlak olan ancak izafi olan vasıtasıyla taayyün etmektedir. Şu hâlde tabiatta görülen mertebeli ve aşamalı varoluş zorunlu bir taayyündür. Bu durumda tabiattaki sonsuz denebilecek çeşitlilik Zorunlu Varlık'ın sonsuzluğunun, türlerin sabitliği ise O'nun mutlaklığının bir tecellisi sayılabilir. Bu taayyün sonucunda insan kabiliyet ve istidadıyla tam bir akla, mecbur kılınmış bir iradeye, buna bağlı olarak zorunlu bir özgürlüğe sahip olmaktadır.