Biz zulme, cinayete, sokak köpeklerini bile tekmeleyen, insan öldürenlere söz hakkı veren bu düzene biçim veremedik ve zulmün, cinayetin kendisi olduk. Ve sebepler yaratıyoruz kendimize... böyledir. Insan haksız olduğunu derinlerinde bilirse sebepler uydurur; bir de bir yalanı yıllarca sistematik bir şekilde duyduğunda o yalan artık hayatının parçası olur. Çimen filin farkında değil. Bilmiyoruz aynı ayaklar altında ezildigimizi ve bizi yan yana olmanın kurtaracağını.
Kendini hatırlayınca seni bir kiliseye götüreceğim
Cebimde bir ağıt ve flütüm yanımda
Kalbimizi vaftiz edeceğiz kalbimizin suyuyla.
Kendini hatırlayınca seni bir mezarlığa götüreceğim
Ağaçların adını öğreteceğim bir bir
Bak bu sedir bu defne bunlar da ölülerim
Kendini hatırlamazsan parmaklarım titreyecek
Hafızanın kavislerini elleyeceğim bu kez
Zehrine aldırmadan bin kez
Ölene dek her zalime sesleneceğim
-onu nereye götürdüyseniz beni de oraya!
Ölmeden sana bir saz yapacağım
Tellerin yine mezopotamya
...
Kendini hatırlarsan çocuk hapishanelerini yıkacağım
Sirkten kaçıracağım hayvanları
Işçilere inanacağız tekrar
Bir de köylülerin topraktan ellerine buğdaydan kokularına..
Ölü bedenleri sever siyasi iktidarlar, elbette bir o kadar da yaşayan ölüleri. Öldürdükleri üzerinden yaşayanları, yaşayan ölüye çevirmeyi de iyi bilirler.