Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

François Saintonge

François SaintongeDolfi ile Marilyn yazarı
Yazar
6.9/10
45 Kişi
93
Okunma
0
Beğeni
724
Görüntülenme

François Saintonge Gönderileri

François Saintonge kitaplarını, François Saintonge sözleri ve alıntılarını, François Saintonge yazarlarını, François Saintonge yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Klonların varoluşu benim için modern dünyanın bir getirisi ya da teknolojik ilerlemelerin bir sonucu olmaktan öteye gitmemişti. Bilim sayesinde gücünü arttıran insan, her gün biraz daha doğaya aykırı işler yapıyordu. İnsan bunun tehlikeli bir oyun olduğunu artık biliyor olsa da, bu ona has bir oyun. Daha ilk zamanlarından itibaren insan hep doğaya karşı olmuştur. Insan ilk olarak düşmanlarından kurtulmanın yollarını bulup yaşam alanındaki hayvanları evcilleştirmiş veya yok etmiştir. Daha sonra hayatını sürdürmek, konforunu arttırmak, komşusunu öldürmek ya da başka bir şeyler yapmanın yollarını bulmak adına sürekli yeni yöntemler ve şeyler icat etmiştir. Bu bir içgüdü halini almıştır ve ölene kadar da asla durdurulamaz. Sonuçta önce soyu tükenen ırkları korumak, sonra da etinden yararlanmak için hayvanları klonlamaya başladıysak, orada duramazdık ve insanların da klonlanması kaçınılmazdı. Madem bunun için küçücük bir DNA fragmanı yeterliydi, o halde neden bunları geçmişimizden temin etmeyecektik ki?
Sayfa 102Kitabı okudu
İlginç
Klonlama ile sadece sıra dışı birkaç insanı hayata döndürmedik. Aynı zamanda insan ticaretini ve köleliği de yeniden diriltmiş olduk. Bu alanlar zamanla yaygınlaşacak, genelleşecek ve radikalleşecek. Bu kaçınılmaz. Daha minimalist klon modellerinin fabrika ya da maden işçiliği gibi görevlerde kullanıldığına da tanık olacağız. Hastane bodrumlarında, zengin hastalara organ sağlamak amacıyla üretilmiş klonlar da belirecektir!
Reklam
Eski çağlarda, mesela Antik Yunan ya da Roma İmparatorluğu dönemlerinde, köle olarak doğan insanlar vardı. 19. yüzyılın ortalarına kadar bu uygulamanın örnekleri tarihte görülüyordu. Avrupa'yı örnek alacak olursak, Napolyon anlaşmalarla kaldırılmış olan köleliği, sırf eşinin ailesine yaranabilmek için geri getirmişti. Günümüzde klon olarak doğanların durumu bundan cok da farklı değildi. Hatta klonları eski dönem köleleriyle karşılaştırınca, durumlarının daha bile kötü olduğunu görmek mümkündü. Klonların hiçbir zaman ailesi olmuyordu. DNA dolu bir şırınganın bir yumurtalık hücresine enjekte edilmesinden doğuyorlardı. Annesiz ve babasız büyütülüyorlardı. DNA numuneleri ile bağlantıları en fazla uzak bir ecdat ile yaşanabilen benzerlik kadardı. Daha doğrusu biyolojik bir terzinin oluşturduğu bir patron sayesinde asıllarıyla sadece fiziksel, ama yüzeysel ve boş bir benzerlik taşıyorlardı. Kimse onları gerçekten oldukları şey, yani yeryüzünde dolaşan milyonlarca insandan bir tanesi olarak görmüyordu.
Adolf Hitler 1946 senesinde Rathenow Brandenburg'da gömülmüştü. 1970 yılında Youri Andropov'un emriyle imha edilen cesetten geriye dişleri ve kafatası derisinden bir parça kalmıştı. Bu kalıntılar Sovyet arşivlerinde saklanarak korunabilmişti. Hitler'in klonlanması gündeme geldiğinde, büyūk bir itiraz kampanyası sonucunda Avrupa Komisyonu geri adım atarak bu klonlamanın durdurulmasına ve tüm DNA taşıyan kalıntılarının sonsuza dek imha edilmesine karar vermişti. Kalıntılar yakıldıktan sonra külleri denize serpilmişti. A.H.6'nın nasıl üretildiğini bir tarafa koyarsak, ona ne Hitler'in geçmişi ne de hafizası aktarılmıştı. Kimseye savaş açmadığı gibi, hiçbir katliam emri de vermemişti. Muhtemelen benzerleri gibi sadece ev ve bahçedeki işleri yapmaya yarardı. O aslında masumdu. "O masum!" diye sürekli kendi kendime tekrar ediyordum ama yıllar boyunca o mavi gözleri, o kâkülü ve o an yerinde olmayan bıyığı mutlak kötülükle tamamen özdeşleştirmiştim. A.H.6 adının Adolf Hitler olduğunu biliyordu. Kendini tanıtmasını emrettiğimde bunu söylemişti ama acaba genetik birikimini ve adını taşıdığı adamın yapabildiği kötülükler hakkında en ufak bir fikri var mıydı?
In-vitro yani laboratuvar ortaminda geliştirilen ve doğdukları andan itibaren özel kreşlerde büyütülen klonların, sekiz yaşına geldiklerinde bir tank içerisinde hızlandırılmış olarak yaşlanma işlemine tabii tutulduklarını biliyordum. Ergenlik çağına eriştiklerinde, hem kas ve kemik yapılarını kuvvetlendirmek hem de temel eğitimlerini sağlamak için, bu yaşlandırma işlemine üç yıl ara veriliyordu. Bu sportif ve eğitici molanın ardından, klonlar tekrar her model için değişen ve erişkin kabul edilecekleri yaşa kadar yaşlandırılıyor ve ardından satışa sunuluyorlardı. Geçen yüzyılın sonlarında ilk hayvan klonlarında görülen sorunlar tamamen giderilmişti. Artık klonların neredeyse tamamı sağlıklı yaşatılıyordu ve imalatçıları, her ürün için genetik miraslarına göre saptanan ortalama ömür süresini garantiliyordu.
Kendilerini korkutmak ya da mutlu etmek için gün boyu saçmalayan başkaları da var mıydı? Devlet adamları, bankacılar, kasaplar, yol işçileri? Eğer gerçekten onlar da böyle yapıyorsa ve gerçekten benimlentüm açılardan benzeşiyorlarsa, insanlık gerçekten tuhaf bir enayi topluluğu olmalıydı!
Reklam
"Ana haberler, tarihin canlı halinin yalan ve abartıyla dolu görünen yüzüdür." diyerek açıklıyordum.
Tarihin akışına müdahale etmeyi denemedim bile... "Tarih yapmak", devlet adamlarına bırakmayı tercih ettiğim bir şey.
"Ana haberler, tarihin canlı halinin yalan ve abartiyla dolu görünen yüzüdür."
32 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.