Okuduklarıma ve deneyimlerime dayanarak, başka bir halka, başka bir sınıfa, başka bir dine mensup insanları öldürmek için sebep ve imkan bulacak birilerinin her zaman var olacağını düşünüyordum.
Solunum yolu hastalığı, boğulma hissi ve ateş, Kafka’nın tüm benliğini ve varlığını saran hayat tecrübesinin tam karşılığıydı. Olanakların kısıtlılığı, azınlık olarak var olmanın yarattığı hava açlığı.
Kitabın konusu oldukça ilginç, Kafkanın alternatif bir biyografisi yazılmış sanki. Herşey yaşlı bir Yahudinin Kafka'nın 1924'te ölmediğini iddia etmesi ve bunun üzerine akademisyen kahramanımızın Kafka'nın izini sürmeye başlamasıyla başlıyor. Kafkanın izinde Viyana, Berlin, Oxford, Tel Aviv ve Kudüs'te geziyoruz. Kitap güzel ama bazı bölümlerinde çok ağır ilerliyor ayrıca fazlasıyla Yahudilik propagandası yapılmış.
Bir solukta okuduğumu söyleyemem ama değişik bir kurgu olmuş. Yazarın kendini Kafka ile özdeştirmesi ve bunun üzerinden hikayeyi devam ettirmesi güzel bı anlatım olmuş.
kitapda Kafka’nın yaşadığı yerlerden geçiyoruz bir bir. Gezdiği kafelerde oturup hangi pencerelerden nerelere baktığına dek kıymetli bir seyahat bekliyor okuru. Prag’da, Krank’la buluştuğunda Avrupa, kimlik vb üzerine sohbetleri çok değişik noktalara gidebilirken, konuşmaları esnasında farklı Kafka algılarına ilişkin şu cümlelere dikkatinizi çekmek isterim: “Macar edebiyatçılar ise, yani Kafka ile ilgilenenler, soykırımdan sonraki tabuları incitmemek için fazlaca temkinli davrandılar. Kafka’yı, olsa olsa, kimliksizliği açısından ve Freudyen çerçevelerde okudular. Ya da Fransızlar gibi: Onu, varoluşçuluğun erken gelen Mesihi olarak gördüler. Modaya uygun olan buydu; basit olan da. Böylece Kafka, kimlik yitiminin simgesi oldu. Böylece yaka iğnesi, kafe ismi ve tişört yazısı da oldu. Bu konuya dalan, aklını yitirir… (s. 86)” Roman ilerledikçe Kafka’nın didiklenmedik ne bir kuyusu kalıyor ne de uçurumu. Sert mizaçlı babasının çocukluğundan beri kendisini küçük gören tutumu, aşağılayıcı tavırları ve gerçekleştirilemez beklentileri; erkek kardeşlerinin hastalığı ve trajik ölümleriyle ilgili olarak hissettiği vicdan azabı; tek erkek çocuk olmanın güçlükleri; İbranice bilmediğinden tek kelimesini bile anlamadığı kasvetli duaların monotonluğunda ebeveynleri tarafından üzerine yüklenen matem hissini öğrenince bu zamana kadar okuduğumuz ve bundan sonra okuyacağımız Kafka metinlerine bambaşka bir gözle bakacağımız kesin. Ki sırf bu yüzden bile okumalarınız arasına Kafka’nın Kedileri’ni almalısınız.