Dışavurumculuk akımının temsilcisi Alman kökenli Avusturyalı şair ve oyun yazarı Georg Trakl, Viyana Üniversitesi'nde eczacılık öğrenimi gördü. 1912'de Avusturya-Macaristan ordusunda askeri eczacı olarak çalışmaya başladı. Alkol ve uyuşturucu bağımlısıydı, cephede savaşın dehşetini yaşadı. Başarısız bir intihar girişimi sonrası gözetim altında tutulduğu hastanede aşırı dozda uyuşturucu alarak bu dünyayı bize bırakıp gitti. Georg Trakl başlangıçta Hölderlin ve Fransız simgeci şairlerden Rimbaud ve Baudelarie etkisinde kalmış, ancak zamanla kendine özgü içinde acımasız bir yalnızlık, derin bir hüzün barındıran açlık, savaştan nefret, kötülük, suç, çürüme ve ölüm izleklerini barındıran dışavurumcu bir şiir oluşturmuştur.
Georg Trakl’ın bu şiir koleksiyonunu baş ucumda bitirme kaygısı taşımadan, yavaş yavaş duyguları hissederek okumayı tamamladım. Trakl, fazla bilinmeyen bir şair olmaya devam ediyor. Rilke'nin duruşunu ve zarafetini ona tercih edenler olabilir. Trakl’ın kolay bir hayatı olmadığını şiirlerinde de görebiliyoruz. O zamanlar Avusturya-Macaristan
Annesi esrarkeş, savaş zamanlarında büyümüş, kız kardeşine aşık, 27 yaşında yüksek dozda kokain alarak intihar eden bir şair. Kimi dışavurumcu, kimi sembolist, kimisi de klasik çizgide ilerlediğini söyler. Orasını meraklısı düşünsün artık. Meşhur ve en tehlikelilerinden olan 'Geceye şarkı' şiiriyle rastladım ona.
Müthiş, sonsuz duyar gücüne sahip bir kişilik. 'Kan ve özdeyişlerle yazan, okunmak değil, ezberlenmek ister' demiş Nietzsche. Öyle biri işte. Kapanmayacak yaralar açan türden.
Akşamları kalbim, ışığın ulaşamayacağı kadar uzak bir evde. Dünya savaşında oğlunun cesedi gelmeyince onun kitabına mezar yapmıştır alman bir anne. Sevgilisi savaşa gidince en büyük pişmanlığı olarak buna güldüğünü hatırlamıştır alman bir genç kadın. Yine de kar çiçek açmıştır, hizmetçi kız üşüyordur çoban yollarında. Okuldan dönen bir çocuk duaya inanmaya başlamıştır, babası ölünce