9.3/10
3 People
14
Reads
0
Likes
828
Views

George Antonius Posts

You can find George Antonius books, George Antonius quotes and quotes, George Antonius authors, George Antonius reviews and reviews on 1000Kitap.
Arapların ayaklanması, Türkiye'nin karşılayabileceğinden daha büyük kayıplara yol açtı. İyimser bir tahmine göre, Mart 1918'in sonunda yalnızca Türk - Arap Savaşlarında, Türklerden 4.800 kişi öldü, 1.600 kişi yaralandı ve 8.000 kişi de esir alındı. Bu rakamlar Türk saflarından firar eden Arapların sayısını içermiyor. Ayrıca buna ek olarak Arapların askeri eylemleriyle hareketsiz kılınan, Medine'de 12.000, Maan'da 7.000 ve demiryolunun ara bölümlerinde çeşitli noktalarda 3.000 kişilik garnizonlar vardı. Toplamda, Arap İsyanı'nda öldürülen, yakalanan veya kontrol altında tutulan Türklerin sayısı zaten 35.000'e ulaşmış durumdaydı. İlaveten, kuşatılmış garnizonları ikmal ve teçhiz etme sorunu giderek zorlaşırken, baskı da artıyordu.
1883'te Dicle'den Bağdat'a kadar yelken açan bir başka Fransız, Arap dünyasının her yerinde gözlenen huzursuzluk belirtilerine dikkat çekiyordu: "Geldiğim her yerde aynı kalıcı ve evrensel duygu: Türk nefreti . . . "
Reklam
Arap Uyanışı & Arap Ulusal Hareketinin Öyküsü
Arap Uyanışı & Arap Ulusal Hareketinin Öyküsü
Osmanlıya isyan eden Araplar ve Arap coğrafyasındaki hareketlilikler Arap milliyetçisi bir yazar tarafından kaleme alınmış. Bu haliyle suyun bir de öteki yüzünü yansıtıyor gibi. Açıkçası bölgedeki birçok faaliyeti detayları ile anlatmasından dolayı memnunum. Tabii yazarın tarafgir olması sebebiyle nerede gerçek nerede hayal kestirmek zaman zaman zor oluyor.
Hüseyin için bir başka utanç kaynağı, Arap talep/iddialarının sözcüsü olarak yüklendiği sorumluluklarından dolayı ortaya çıkmıştır. Müttefiklere vaatlerini yerine getirmeleri için baskı yapmak ona düştü. İngiltere ve Fransa'nın kendi vaatlerinin dürüst olmayan bir yorumuna meyilli oldukları iyice ortaya çıkınca, hem Arap kardeşleriyle hem de İngiliz müttefikleriyle ilişkileri açısından konumu daha da zorlaştı. Diplomatik başarı için vazgeçilmez olan güç kaynaklarının hiçbirine sahip olmadan, kendi sorumluluğu olduğuna inanarak, kendisini İngiliz Hükümeti’ni sıkıştırmak zorunda kalmanın zorlu ve neticesiz yoluna saplanmış halde buldu. Hüseyin'in tek gücü, davasının haklılığının doğasında var olan ahlaki güçtü. Ancak bu, Versailles veya San Remo atmosferinde tek başına çok zor üstün gelebilirdi. Mücadele kaynaklarının İbn Suud'un sahip olduklarından daha az olduğunu ve Hicaz ile Necid arasında bir güç denemesi yaşanması durumunda, destek için Büyük Britanya'ya dayanması gerektiğini bilmesi, utancını artırıyordu. İngiliz Hükümeti ile olan ilişkilerinde, bir yandan hakkını talep etmede ısrarcı olmak durumunda kalıp, diğer yandan da Vahhabi komşusuyla olan mücadelesinde onların yardımını isteyerek zayıflığını itiraf etmek zorunda kalmıştı. Üstesinden gelemediği bu boğucu tutarsızlık, sonunda, 1924'te çöküşüne yol açtı.
Sayfa 257Kitabı okudu
Yarımada'daki temel değişiklik, Osmanlı hükümranlığının, yerini Arap egemenliğine bırakmasıydı. Aslında Türkiye Sultanı'nın eski vasallarının bağımsız yönetimin ayrıcalıklarına sahip olduğu yerlerde beş yeni devlet ortaya çıktı: Hicaz Krallığı (Kral Hüs yin), Necid Sultanlığı ve Müstemlekeleri (Sultan Abdülaziz bin Suud), Yemen İmamlığı
Sayfa 256Kitabı okudu
Binlerce yaşam, milyonlarca maddi kayıp ve hesaplanamayacak derecede manevî istirap ve zarar önlenebilirdi. 1920 Irak ayaklanması, 1925 Suriye İsyanı ve Filistin'de tekrar eden çatışmalar meydana gelmezdi. Çünkü bunlar, Irak, Suriye ve Filistin'deki Araplara, kendilerini savaşa götüren vaatlere aykırı olarak haksız ve zorla dayatılan çeşitli rejimlerin doğrudan sonucuydu. Tamamlayıcı sebepler ne olursa olsun, tüm bu karışıklıkların ve Arapların İngilizlere, İngilizlerin de Araplara karşı doğal dostluk hislerini gölgeleyen pek çok başka şeyin altında yatan sebep, Savaş sonrası düzenlemelerin ortaya çıkardığı acı ve reaksiyonda aranmalıdır; başka yerde değil. Araplar, kendilerine ihanet edildiği ve bu ihanetin en yakın dostlarından geldiği hissine kapıldı.
Sayfa 218Kitabı okudu
Reklam
Plan, Savaş'tan sonra Filistin yönetiminin Fransa veya İngiltere tarafından ya da her ikisinin birlikte hareket ettiği bir ortak yönetim tarafından devralınacağı varsayımına dayanıyordu. Siyonist liderler o dönemde Sykes-Picot Antlaşması'nın varlığından habersizdi ve doğal olarak Fransa'nın, Filistin'in Suriye'nin bir parçası olduğu iddiasını kabul ettirmede başarılı olabileceğini varsaymışlardı. Filistin'de Fransız ve İngiliz tasarımlarına eşit yer veren Siyonist program, mevcut haliyle Lloyd George'un hesabına tam uymuyordu. Ancak konu İngiliz devlet adamları ve Siyonist liderler arasında istikşafi görüşmelerde ele alınınca, ikinci taraf mesajı alarak Fransa'yı planlarından tamamen çıkarmaya ve sadece İngiliz Filistini'ne destek olmaya karar vermiştir. Tam da bundan sonra Lloyd George, Sir Mark Sykes'a Siyonistlerle görüşmelere başlaması için yetki vermiş ve ilk konferans, 7 Şubat 1917'de Londra'da yapılmıştır. Bu konferansta Siyonist liderler Sykes'a, İngiliz-Fransız ortak yönetimi altında bile olsa Kutsal Topraklar'ın uluslararasılaştırılmasına kesin şekilde karşı olduklarına dair resmi bir güvence vermişlerdir. Ayrıca ulusal emellerinde kendilerini desteklemesi şartıyla, bundan böyle Filistin'de bir İngiliz himayesinin kurulması için çalışacaklarının güvencesini de sunmuşlardır. Dokuz ay sonra, Balfour Deklarasyonu'nun yayınlanmasını sağlayan pazarlığın temelini bu oluşturuyordu.
Sayfa 207Kitabı okudu
Sykes-Picot Antlaşması şok edici bir belgedir. En berbat anlamda, bu sadece açgözlülük ürünü değildir; bir başka deyişle, açgözlülük şüphe ile birlik olmuş ve böylece aptallığa yol açmıştır. Aynı zamanda ikiyüzlülüğün şaşırtıcı bir örneği olarak dikkat çekmektedir. Haritaya kısa bir bakış, temel hükümlerindeki hataları ortaya çıkaracaktır.
Sayfa 195Kitabı okudu
Arapların ayaklanması, Türkiye'nin karşılayabileceğinden daha büyük kayıplara yol açtı. İyimser bir tahmine göre, Mart 1918'in sonunda yalnızca Türk - Arap Savaşlarında, Türklerden 4.800 kişi öldü, 1.600 kişi yaralandı ve 8.000 kişi de esir alındı. Bu rakamlar Türk saflarından firar eden Arapların sayısını içermiyor. Ayrıca buna ek olarak Araplarin askerî eylemleriyle hareketsiz kılınan, Medine'de 12.000, Maan'da 7.000 ve demiryolunun ara bölümlerinde çeşitli noktalarda 3.000 kişilik garnizonlar vardı. Toplamda, Arap İsyanında öldürülen, yakalanan veya kontrol altında tutulan Türklerin sayısı zaten 35.000'e ulaşmış durumdaydı. İlaveten, kuşatılmış garnizonları ikmal ve teçhiz etme sorunu giderek zorlaşırken, baskı da artıyordu.
Sayfa 182Kitabı okudu
Siyasî açıdan Şerif, Arap İsyanı'nı ilan etmeyi ve Türkleri İslam düşmanı olarak alenen kınamayı taahhüt ederken, Ingiltere açıkça iki ayrı yükümlülük üstlenmiştir: Eğer ilan edilirse Arap Hilafetini tanımak ve belirli sınırlar dahilinde Arap bağımsızlığını tanımak ve desteklemek. Bu bölgeye Arap topraklarının ne kadarının dahil olduğu, Savaşı takip eden yıllarda tartışma konusu oldu. Tartışma, Suriye'nin şu anda Filistin'in manda bölgesi olan kısmı ile ilgili olarak özellikle şiddetli bir hal aldı. Arap görüşü, Filistin'in, vaat edilen Arap bağımsızlığı sınırlarına girdiği yönündeydi. Ancak İngiliz Hükümeti aksini savunuyordu. İki zıt iddia günümüzde de hâlâ karşı karşıyadır ve bir karara varmanın tek yolu, şimdi ilk defa tam olarak, İngilizce kayıtlarda mevcut olan McMahon Yazışmalarını incelemektir.
Sayfa 142Kitabı okudu
68 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.