George Ryley Scott

İşkencenin Tarihi yazarı
Yazar
8.5/10
6 Kişi
19
Okunma
0
Beğeni
760
Görüntülenme

George Ryley Scott Gönderileri

George Ryley Scott kitaplarını, George Ryley Scott sözleri ve alıntılarını, George Ryley Scott yazarlarını, George Ryley Scott yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çin Komünistlerinin Zalimlikleri
Kısa bir dönem olduğu doğruydu ancak işkence ve ölüm iş başında olduğunda artık zamanın kısalığının ya da uzunluğunun bir önemi kalmaz. İnsan tek bir saati bütün ömrü boyunca ya§ar
Sayfa 275Kitabı okudu
Devlet, toplumun belli sınıftan suçluların eline düşüp tehlikede olduğu yolundaki kışkırtmasıyla güvenliği sağlayabilir ve hatta cezalandırma maskesi altında en acımasız, en vahşi işkence biçimlerine bile başvurabilir. Dahası, Devlet kurnaz ve üstü örtülü yöntemlerle, hal­kın istekleri doğrultusunda ve halkın tam onayını alarak hareket ettiğini söyleyerek, ki bu kesinlikle doğrudur, yaptığı işkence ve eziyetleri haklı çıkarabilir. Kısacası bu yolla, Devlet, tarih boyunca bireylere ve halklara yaptığı eziyetlerden hep aklanmasını bilmiştir.
Sayfa 314 - Dost Kitabevi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2001
Reklam
Jack London şöyle yazıyor: "Eğitilmiş her yüz hayvandan doksan dokuzunun soğukkanlı, bi­linçli, açık bir zulüm ve işkenceden geçirilmiş olması başımı döndü­rüyor, midemi ayağa kaldırıyor. Sanat olarak zulüm, eğitilmiş hayvan dünyasında en güzel çiçeğini vermiştir." Ve devam ediyor: "Bu öyle korkunç bir zulüm biçimi ki durumu bir kez anlayan hiçbir normal insanın eğitilmiş hayvanları seyretmekten bir daha zevk alamayacağı­na eminim."
Sayfa 291 - Dost Kitabevi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2001
Konuşan At'a işkence
Zaragoza Üniversitesi'nde Guadalaxara adında, öğrencilerin hiç sevmedikleri bir profesör vardır. Bir gece, kasabanın hemen dışındaki çayırda ölü bir at bulan öğrenciler profesörün yolunu kesip onu atın yattığı çayıra götürürler ve atın karnını yarıp iç organlarını çıkarırlar, elleri kolları bağlı profesörü buraya koyup atın derisini dikerler ve adamın başını atın kuyruğunun altından çıkacak biçimde dışarıda bırakırlar. Bütün gece bu berbat durumda kalan profesör, at ölüsünü yemeye gelen köpekleri ürkütmek için durmadan haykırır. Ertesi sabah, tarlalarda çalışmaya giden işçiler hayvanın ölüsünü görürler ve ondan gelen haykırışları duyarlar. Acele kasabaya dönerler ve büyük bir heye­canla konuşan atın tuhaf öyküsünü anlatırlar. Kasaba sakinleri tek vücut olup cesedin yattığı çayıra yaklaşırlarken, kendini kurtarmaları için çılgın­ca dikkatlerini çekmeye çalışan Guadalaxara'nın bağırmış ve haykırışlarını duyarlar. Yine de hiçbiri yaklaşamaz. Bunun yerine, bu garip haber Engi­zisyon'a uçurulur ve atın Kutsal Büro'ya götürülmesi için acilen bir emir yayımlanır. Engizisyoncular Guadalaxara'nın başının dışarı fırladığını gö­rürler ve öyküyü dinlerler, ancak, diyor Gavin: "Akıllı Kutsal Pederler onun verdiği bilgilere güvenmediler, memurla­rına konuşan atı işkenceye almaları emrini verdiler, emir yerine getiril­di, iplerini atın karnına sarmaya başladılar, üçüncü geçirişte hayvanın karnı açıldı ve Guadalaxara'nın gövdesi ortaya çıktı ve ata yapılan işkence sayesinde yaşamı kurtuldu."
Sayfa 285 - 286, Dost Kitabevi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2001
Hayvanlara yapılan işkenceler
1457'de, dişi bir domuz beş yaşındaki bir çocuğu öldürmekten asıldı; 1474'te Basel'de bir horoz, "yumurtanın üstüne oturmak gibi tuhaf bir suç" işlemekten kazığa bağlanıp yakıldı. 1565'te Montpellier'de, bir katır vahşi olmaktan suçlu bulundu, diri diri yakılmakla cezalandırıldı ve hayvan mundar da görüldüğünden infazdan önce bacakları kırıldı.
Sayfa 284 - Dost Kitabevi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2001
Hint Sati'si
Dul kadın kendini kurban etmeye zorlanmaz ve ailesinden, arkadaşlarından ya da rahipler tarafından baskı yapılması kınanır ve yasaktır. Bununla birlikte, Sastralar bu töreye uyanlara gelecek yaşamda şeref ve kutluluk sözü verir ve "Bir kadın için kendini kocasının cenaze ateşine atmak en uygunudur," diyecek kadar ileri gider. Dahası, kendini kurban etmeyen kadın halkının saygısını yitirir. Bu kadarla da kalmazlar. Burnun­daki hızma, kulaklarındaki küpeler yırtılarak çekilir ve saçları kesilir. Ziynet eşyaları varsa çıkarması emredilir yoksa onlar çekip alırlar. Ömrü boyunca yalnızlığa mahkum edilir.
Sayfa 267 - Dost Kitabevi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2001
Reklam
'Şeytan' la anlaşma buraya kadarmış demek :))
Şeytanlarla alışveriş halinde ve sudan hafif olduğu düşünülen büyücü ve cadıları bulmak için özellikle kullanıldı: Bunların batmaları olanaksızdı. Scribonius, ilk değilse bile, bu kuramı ortaya atan­lardan biriydi ve daha sonraki yüzyıllarda, büyücülüğe karşı seferberliğin en uç noktaya ulaşmasıyla, eski inanç yeniden canlanarak birçok yandaş buldu. I. James ve İngiliz cadı avcılarının lideri Matthew Hopkins, büyücü­lerin ortaya çıkarılmasında su testinin şaşmayacağını iddia ediyorlardı. Bununla birlikte, ironik bir biçimde, Hopkins'in bu testin erdemleri ve yanılmazlığını büyük bir şevkle ve didaktik bir biçimde savunmasından pişmanlık duyduğu gün de geldi. Kendini suya attı, büyücü olduğunu kanıtladı ve salak gibi infaz edildi.
Sayfa 238 - Dost Kitabevi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2001
Duvar içlerinde iskeletler
Ortaçağ'da uygulanan, suçlunun bir çukur ya da hücreye konup "diri diri gömülmesi" yöntemi diri diri yakmaya yakındır. Almanya ve İsviç­re'de uygulanırdı. Bununla birlikte, eski binaların duvarları içinde sıkça rastlanan iskeletler, mutlaka bir infazın ya da bir katilin cezalandırıldığının kanıtı değildir. Aksine, dinsel kurban ya da tören eylemlerini gösterirler. Canlı birini, genellikle bir çocuğu "diri diri binanın duvarına gömmek" tanrıları veya kötü ruhları yatıştırıp binayı yıkılmaktan korumak amacıyla uygulanagelen bir adetti.
Sayfa 224 - 225, Dost Kitabevi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2001
Sadistçe kırbaçlamanın, kırbaçlama tarihinde özel bir yeri vardır. İn­sanların veya hayvanların kırbaçlanmasıyla cinsel uyarılma veya tatmin duygusunun yaşandığını her seksolog bilir. Avrupa, Güney Amerika ve Doğu'nun genelevlerinde bu türden cinsel sapkınlıkları olan zenginler için özel olanaklar sağlanır. Yalnızca kırbaçlanan birini görmekle cinsel mutluluk veya haz alanlar da vardır. "Fransa'da III.Henri'nin dalkavukları ve diğer prensler," der Millingen, "beyazlara bürünürler sonra soyunup yüce efendilerinin haz alması için kırbaçlanırlardı." Islahevlerinin ayrıcalıklı ziyaretçilerinin, kızlar ve oğ­lanların çıplak kıçları sopalanırken, kendilerinden geçtikleri söylenir. "Halka açık bir kırbaçlama," der Bernard Shaw, "her zaman muaz­zam bir kalabalık çeker; bu kalabalığın içinde, açılan yaraların ve çekilen ıstırapların görüntüsünden korkunç bir tutkuyla kendinden geçen bir yığın insan olacağı kesindir."
Sayfa 214 - Dost Kitabevi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2001
Pirinç Boğa (Brazen Bull)
Metalden yapılmı bu alet gerçek bir boğanın ölçüleri ve biçimindeydi. İçinde boş bir bölüm ve arkasında giriş çıkış için kapak şeklinde bir kapı vardı. Mucit, Phalaris Tiranı'nın meşhur gaddarlığını bildiğinden, boğayı ona göstermek ve yaptığı işkence­nin ustalığını anlatmak için ona getirdi. Suçlu, Perilaus'un anlattığına göre, boğanın içine kapatılıyor ve altından bir ateş yakılıyordu. Kapatılan mahkum öyle büyük acılar çekecekti ki ıstırap ve dehşet ile kopardığı çığlık ve feryatlar, boğanın burun deliklerine çok zekice yerleltirilmiş flütler aracılığıyla ahenkli bir böğürtüye dönülecekti. Öyle anlalılıyor ki, "hem mucitten hem de icadından iğrenen" Phalaris, ironik olarak ona yaraşır bir ceza bulmaya karar verdi. Hikayenin gerisini Tiran'ın kendi ağzından dinleyelim: "'Pekala, Perilaus,' dedim, 'icadından o kadar eminsen, bize hemen kanıtla: İçine girip işkence çeken bir adamın çığlıklarını taklit et de senin dediğin gibi hoş bir müzik duyacak mıyız görelim.' Perilaus deni­leni yaptı ve boğanın karnına girdi ve ben kapağı kapatıp altından tutuşturdum. 'Bunu böyle bir sanat eserinin layık olduğu tek mükafat olarak kabul et ve icat ettiğin hoş notaların ilk örneklerini bize söyle!' Böylece sefil barbar kendi mekanik yeteneğini rezil bir biçimde sergile­diği alette, tam da layık olduğu biçimde eziyet çekti. Bununla birlikte, bu nadide eser onun ölümüyle lekelenmemeliydi, hala hayattayken çıkarılması emrini verdim ve gövdesini kayalıklardan aşağı attırdım."
Sayfa 180 - Dost Kitabevi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2001
70 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.