Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Germain Bazin

Germain BazinSanat Tarihi yazarı
Yazar
8.0/10
5 Kişi
32
Okunma
4
Beğeni
658
Görüntülenme

Germain Bazin Sözleri ve Alıntıları

Germain Bazin sözleri ve alıntılarını, Germain Bazin kitap alıntılarını, Germain Bazin en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Japon sanatı, bir çok bakımdan olduğu gibi mimarlık bakımından da Çin’e bağlıydı. Bu ülkede taş malzeme bol olmasına rağmen, deprem korkusu dolayısıyla hemen hemen bütün binalar ahşap olarak yapılmıştı. Ama Japonların elinde bir çok ince malzeme vardı ve ahşabı kullanmadaki hünerleri bakımından, Çinlileri hayli geride bırakmışlardı. Batı’da büyük hayranlık uyandıran japon dekoratif sanatları, fantastik anlayışa yönelen Çinlilerinkinden çok farklıydı. Japon zanaatkarları, büyük bir ustalıkla, fikirlerini doğadan alıyorlar ve bir takım doğal şekilleri, nesnel gerçekliklerinde göz önünde tutarak zekice kullanıyorlardı. Gerçekçiliğe her zaman bağlı kalmış olan japon üslup arayisi, eşyanın gizemlerine her zaman açılan Çin sanatının bilmediği belli bir formalizm de kendini gösteriyordu. Japonların Asya’da bulunmaları, bazı bakımlardan gerçek bir paradokstur. Batı sanatıyla aynı zamanda başlamış ve bu sanata paralel bir tarihsel gelişim göstermiş olan japon sanatı, kesin gerçekçiliği sayesinde Çin sanatına olduğundan daha çok Avrupa sanatına yakın ürünler ortaya koydu ve bundan ötürü batı, Çin’den çok japonya’ya yüzünü çevirdi.
Sayfa 506Kitabı okudu
Batının Yükselişi - Gotik Sanat
Gotik mimarları, Roman sanatının icat etmiş olduğu pervazları genişletip yetkinleştirdiler ve kesin kurallara uyan bir sistem ortaya koydular. Böylece, sütun başlıklarında ve başka süsleme öğelerinde, Roman sanatçılarının fantezilere dayanan anlayışının yerini, bitkilerin canlı ve kıvrak formlarına dayanan süslemeler aldı. Aynı büyüme ve gelişme eğilimi, bu bitki süslemelerine yeni bir varlık kazandırdı ve yaprak figürlerinin yer aldığı sütun başlıklarındaki on ikinci yüzyıl goncaları, 1220'ye doğru yaprak haline ve 1250'den sonra da dal haline geldi.
Sayfa 202 - Kabalcı Yayınevi, Germain Bazin, Selahattin HilavKitabı okuyor
Reklam
LATIN AMERIKA İspanyolların ve Portekizlilerin Amerika’yı ele geçirmelerini sonucu olarak, 16. yüzyıldan başlayarak, batı sanatının önünde geniş bir yayılma alanı açıldı. Bu kıtanın yerli halkının Hristiyanlığa döndürülmesi, dinsel sanata sınırsız bir genişlik kazandırdı. Cizvitler din Yayma alanındaki çabalarına büyük anıtsal binalar yaparak ortaya koydular. Bu arada çeşitli tarikatlar yeni girişimler tasarlayarak birbirleriyle yarışıyordu. Böylece, son katedraller dizisi Amerika toprağı üzerinde yükseldi. Henüz uygarlaşmamış bölgelerde herhangi bir yerel sanat geleneğinin bulunmayışı, ana vatanın sanatını özgün bir biçimde yerleştirme ve geliştirme konusunda elverişli bir zemin sağladı. Bununla birlikte, 18. yüzyılda bu koloninin uygarlık düzeyi kendine özgü formlarını yaratabilen kendi sanat okulunu kurmasını olanaklı kılıldı. Bu durum özellikle altın bulunması dolayısıyla zenginleşen bölgede ortaya çıktı.
Sayfa 372Kitabı okudu
19. YÜZYIL BUNALIMI Dikkatini doğa güçlerinin bilimsel olarak egemenlik altına alınmasına yönelten modern dünya, daha başlangıçtan itibaren, batı uygarlığını dünyanın tasvirini sanat eserlerinde görmek isteyen etkileyici yarış geriliminin gevşemesi ile karşılaştı. Bununla birlikte bir tek büyük yetenekten bile ansızın yoksun kalan Avrupa’nın mirasçısı olarak davranan Fransa, 19. yüzyıl boyunca, geçmişin ustalarıyla boy ölçüşebilecek büyük sanatçılar yetiştiren bir resim okulunu sürdürmekten geri kalmadı. Bu bir avuç dahi, ortak mirasımıza, 19. yüzyılın büyük edebiyat eserlerinin yanında yer alabilecek önemli katkılarda bulundu. Öte yandan, şimdi unutulmuş olan mimarlar, heykeltraşlar ve dekorasyon sanatçıları da, uluslararası hale gelen bir üslubun ortaya çıkmasına yol açtılar. Bu uluslararası birliğin kaynağının ortaya çıkış noktası , Avrupa’daki bütün okulların birbirine kavuşan çabaları sonucu 1750-1800 arasında da oluşan yeni klasisizm’di. Batı uygarlığı, ne zaman bir bunalım geçirse, kurtuluşu ana uygarlığında, yani klasik antik çağda arıyordu. Klasisizmden medet umanlar, İngiltere ve Fransaydı. Yaklaşık 1750’de rokoko üslubunun sanatı sürüklediği çıkmaz sokaktan kurtulmak isteyen İngilizler, fransızlar ve almanlar, batı estetiğinin her zaman bir yedek deposu olarak duran klasik sanata başvurdular
Sayfa 422Kitabı okudu
İ.S. üçüncü yüzyıldan itibaren antik dünyânın plastik sanatlarının doğu etkisi altında yozlaşması, sanat tarihinin en ilginç olgularından biridir.
Sayfa 137 - PdfKitabı okuyor
Hindistan’ın eski tarihi, bu ülkenin, Siyasal birliğinin daha belirgin olduğu bir ya da iki dönem dışında, her zaman bir çok krallığa ve prens diye bölünmüş olması dolayısıyla çok karmaşıktır. Hindistan’ın sanatsal uygarlığı. Âriler tarafından kabul ettirilen ortak kültür anlayışı ve tropik iklimin kararlılığı dolayısıyla, gerçek bir birlik birlik gösterir.
Sayfa 469Kitabı okudu
Reklam
İran'da, Moğollardan sonra egemen olan Safeviler döneminde (1514-1720) sanat, yüksek ve parlak bir düzeye ulaştı. Büyük yaratıcılık göstermemesine rağ­men İslam sanatının formlarını zekice kullanan bir saray üslubu ortaya çıktı. Mo­dern bir hükümdarın bütün sorumluluklarını yüklenen Şah Abbas (1587-1628), İsfahan'ı, kapsayıcı bir şehircilik planlamasına göre yeniden inşa etti ve birçok cami ve sarayla donattı. Dört eyvanlı İran planı uyarınca inşa edilen Mescidi Şah'ın (1612-1640) hem içi hem de dışı çinilerle kaplandı. Devlet yapımevlerinde, ba­tının aradığı dokumalar, halılar ve seramikler yapılıyordu. Sert görünüşlerini kaybeden süslemelerde, çiçekler ve ağaçlar gibi doğa varlıklan tasvir edilmeye başlandı. Çin porselenleri, çanak çömlek yapımında örnek olarak alındı. Tebriz, Timur üslubunu geliştiren resmi minyatür okulunun merkezi haline geldi.
Sayfa 213 - PdfKitabı okuyor
1874’te büyük bir skandala yol açan sergide bir gazeteci, Monet’nin “İzlenim,Doğan Güneş” e dayanarak bu sanatçıları “ İzlenimciler” diy niteledi. İzlenimci devrimin gerçek liderliğine Claude Monet geçti. Monet sonunda, dünyayı sadece sürekli hareket halindeki görünüşlerin bir oyunu olarak gördü ve ışığın sonsuz çeşitlemelerini de bu açıdan ele almaktan büyük haz duydu. Dış çizgi, gölge ve figür gibi şekilleri saptamaya öteden beri yarayan şeyleri, şiddetli bir ışığa bağımlı kıldı ve böylece onun tuvallerinde, renk lekelerinden başka bir şey kalmadı. Doğadaki her rengin içinde, daha başka bir çok rengim bulunduğunu ve çevredeki renklerin yanlarıyla ve üzerine düşen ışığın niteliğiyle değişikliğe de uğradığını gözlemleyerek, resimlerinde katıksız renkler kullanarak, kabul edilegelmiş renk derecelenmelerini ve donukluk-parlaklık skalsını darmadağın etti.
Sayfa 441Kitabı okudu
Akdeniz ve Asya ırkları, doğanın kendisinde, plastik sanatlar için sonsuz bir esin kaynağı buldukları halde, orta ve kuzey Avrupa halkları, soyutlamadan büyük zevk almışlardır.
Hristiyan sanatında maddi ve somut varlığın bir aldırıştan başka bir şey olmadığı ve ancak ezeliliğin bir gerçekliği olduğu anlayışına dayanan bu ruhani tasvir tutumu yunan estetiğini tahrip ettiği gibi, yunan plastik sanatlarını da tahrip etmişti. Yunanlılar her şeyi maddesel ve cisimsel açıdan görüyorlardı ve bu anlayış onların bütün eserlerinde felsefe dahil olmak üzere net ve geometrik formlar üretmelerine yol açmıştı. Dolayısıyla sanatçılar artık yaşamı taklit ediyor diye eleştirilecek olan her türlü hareketi dile getirmekten bile bile kaçınıyorlar ve figürlerine zaman dışı ve donmuş hareketler vermeye ve kompozisyonlarını bir simetri anlayışıyla ortaya koymaya çalışıyorlardı. Böylece sonsuz diziler halindeki figürlerin tekrar edilip durması, görünüş dünyasının aldatıcı olduğu düşünülen yanlarına doğunun o çok sevdiği bir çeşit ezelilik ve ebedilik özelliklerini kazandırıyordu.
Sayfa 133Kitabı okudu
155 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.