Gerçekliğe dair teorinin tek koşulu olarak, Oluş üzerinde değiştirme ve dönüştürme amaçlı pratik, ya da o tek kelimelik ifadesiyle "praksis" yoluyla bilmeyi öne sürmüş olan Marx'ın bilgi teorisi esasen Mümkün Olan üzerine düşünmenin teorisidir.
Marx'ın bütün sorunsallarına hükmeden kavramdır "yabancılaşma" ve bu kavram, Marx'ın düşünce sisteminde de gerçekte "felsefi" değil "sosyolojik" bir kategoridir. Marx, bir tek "yabancılaşma" değil, "yadsınma", "emek", "tarihsel süreç" gibi Hegel ve Feuerbach'tan aldığı her kavramı sadece diyalektik materyalist bir içeriğe büründürmekle kalmamış, aynı zamanda onları felsefeden sosyolojinin alanına taşımış, oradaki bağlamıyla tanımlamıştır.
Marksizm bütünsellikle ilgilidir, bir bütün olarak toplum ve bir bütün olarak insan ile ilgilidir. Marx'ın ortaya koyduğu yöntem, bütünselliğin keşfedilmesini ve yeniden kurulmasını içermektedir.
İnsanlık, kendi tarihindeki onca gelişme ve ilerlemeden sonra, gerçekten insani bir düzeye çıkmak yerine yeni türden bir barbarlığın içine düşmüş bulunuyor.
Himani Bannerji'nin altını çizdiği gibi, emek-sermaye ilişkisinin gerçekleşme süreci, belirli bir toplumsal ve kültürel biçim ya da tarzın dışında olamaz. Emek ve sermaye ilişkisi her zaman bir pratiktir, belirli bir toplumsal ve bu arada kültürel ilişkiler bütünüdür. Aynı şekilde ırk, din, cinsiyet gibi kimlikler de sadece kültürel terimlerle kavranacak bir olgu değildir; bunlar emek-sermaye ilişkisi içinde konumlanır. Her türlü toplumsal ilişki gibi, ırk, din, cinsiyet vb. de, "özneler arasında, özel mülkiyet ve sermaye temelinde toplumsal olarak yaratılmış farklılıkların damgasını taşıyan beden ve zihin ilişkilerine dayandığından, sınıftan ayrılamaz".*
Sayfa 150 - Yordam Kitap, 2021.(*Himani Bannerji, Marx’tan Yeniden Doğmak, s.93)Kitabı okudu
Schiller söylemişti : “Gerçeği aşmaya yüreklilik göstermeyen, hiçbir zaman, doğruyu elde edemez.” Gerçeğin karanlığı, üzerine ancak kurtarılışın ışığı düştüğünde aydınlanacaktır.