Gulam Hüseyin Sâedi (1936, Tebriz–1985, Paris) Türk kökenli memur bir ailenin çocuğudur. 18 yaşına gelmeden, çoğunu kendisinin kurduğu çeşitli gazete ve dergilerde çıkan yazıları nedeniyle mahkûm edildi. 20 yaşında Tıp Fakültesi’ne girdi, Psikiyatri alanında uzmanlığını yaptı. Bir hastanede çalışmaya başladı, aynı zamanda bir muayenehane açarak burada hastalara ücretsiz hizmet etti. Döneminin ünlü yazarlarıyla birlikte İran’ın modern edebiyatının oluşmasında önemli bir rolü oldu. Roman ve hikâyelerinin yanı sıra tiyatro oyunlarıyla ünlendi. Oyunları çağdaş İran tiyatrosunun ilk örneklerindendir. Senaryoları da bulunan yazarın "Gav” (İnek) adlı senaryosu, ünlü İranlı yönetmen Daryuş Mehrcui tarafından filme alındı. Çizdiği muhalif profilden ötürü İslam Devrimi’nin ardından göç etmek zorunda kaldığı Paris’te öldü. Père Lachaise Mezarlığı’nda Sâdık Hidâyet’le yan yana yatmaktadır.
Kötü yemek yersem uyurum. Bu işin birkaç faydası var. Birincisi insan yemeğin tadını ve her şeyini unutur. İkincisi mide işini daha iyi yapar ve yemeği çabucak sindirir yok eder. Üçüncüsü, uyku kötü yemeğin zehirini alır.
Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası ‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729)
Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
Doğrusu ben kabuslarımı evhamlarımı yazıya döküyorum. Kendimi değil, etrafımdaki insanları ve olayları düşündüğüm için de evhamların ve kabusların bunlarla ilgili.
Bu yüzden En çok korktuğum şey, binlerce kabusumu yazıya dökmeden ölmektir
Bir-birindən fərqli amma eyni kənddə - Bəyəldə baş verən hadisələrdən bəhs edən səkkiz hekayədən ibarətdir kitab. Hekayələrin ortaq cəhəti, hər birində bəyəllilərin ağrı-acısından, yoxsul, səfil günündəki yaşamlarından, savadsızlıq və batil inanclarından bəhs etməsidir.
İndiyə kimi oxuduğum ən fərqli kitablardan idi amma heç cür sevə bilmədim kitabı :)
Bəyəl ƏzadarlarıGulam Hüseyin Saedi · Parlaq İmzalar Nəşriyyatı · 2020187 okunma
“Ölüm, köyün gökyüzüne asılmıştır sanki, ağıt sesleri derinlerde bir yerlerde birikip birikip patlar. Bu yanıyla yazarın, aslında toplumsal yapıda, genel kültürel dokuda dinin etkisinin ne derece büyük olduğunu ortaya koyduğu görülecektir. “Bayel Ağıtçısı” yerine “Ağıtçıları” gibi çoğul bir adın seçilmesi ölümün çokluğuna işaret ettiği gibi, ağıt
Diğer kitaplarıyla benzer tatta bir kitaptı. Ben çok sevdim yazarın dilini. Belki de anlattığı dönemi ve yerleri çok sevdim. Kitap aslında bir solukta okunabilecek bir kitap. Ancak bir şekilde benim elimde haddinden fazla kaldı. Kitap altı öyküden oluşuyor. Ancak tüm öykülerim karakterleri ortak. İran’da deniz kenarında bir köyde yaşayan köy halkının başından geçen tuhaf denilecek korku temalı olaylar işlenmiş öykülerde.
Oldukça sürükleyici. Ayrıca yazar dönemin fakirliğine ve korkunç derecelere ulaşmış cehaletine dikkat çekmiş diğer kitaplarında olduğu üzere.
Kitabı ilk okuyan olmak ayrıca mutlu etti beni.
Korku ve TitremeGulam Hüseyin Saedi · Avesta Yayınları · 2002111 okunma