Yaşamını devam ettirmek için bazen insanlar yerin derinliklerinde bazen de metrelerce yükseklikte ölümün kıyısında, evine ekmek götürmek için çalışmak zorundalar. İşçi kelimesi dört harften oluşur değil mi ama derinlerinde sayısız duyguyu barındırır.
Kitabın başlarındaki maden işçileri ile ilgili yazı beni geçmişe götürdü. Yıllar önce maden işçileri ile ilgili olan bir öykü yarışmasına katılmıştım. Yazdıklarım halen duygulandırır beni. Eşlerini uğurlayan insanların aklı, karanlığa teslim ettikleri sevdiklerindedir şüphesiz. Benim de aklıma "çizmelerimi çıkarayım mı?" diyen işçi geldi tıpkı kitabın da bahsettiği gibi. Biz ısındık ama çoğu yandı...
Yaşamda her sese kulak vermek gerekir.
Maden işçileri, tersane çalışanları, inşaat, mevsimlik tarım işçileri, geri dönüşüm için çöpün içinde hayatı tutunmaya çalışanlar, kot taşlama için sağlığını kaybedenler hepsinin tek bir amacı var aslında, yaşamak... Yaşamda var olabilmek için mücadele eden insanların hikayelerini içinizde bir yerlere çok dokunacak. Fotoğraflarla desteklenmiş olması da benim için ayrı birer öykü oldu.
Yaşam dediğimiz nedir ki?
Sıkan ayakkabıları çıkarmak gibi bir his değil ki, istemediğimiz tüm koşullardan sıyrılıp rahat edelim. Koşullar, zorunluluklar ve belki de en önemlisi devam edebilmek için yaşam boyu bir mücadele veriyoruz. Bu süreçte herkesin hikayesi farklı.
"Dünyayı biz inşa ediyoruz. Altında biz kalıyoruz."
"Ekmek parası yolunda ölümün kıyısında."