"Kıyamete kadar bizi sevenler, kabrimizi ziyaret edenler ve ömründe bir kere türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bize mensub olanlar denizde boğulmasın, ahir ömürlerinde fakirlik görmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin."
Tasavvuf şeriata sımsıkı sarılmayı ve edeb sınırını gözetmeyi öngörmektedir. Nitekim Cüneyd Bağdadî tasavvufu "toplu halde zikir, (Kur'ân'ı) dinleyip vecde gelmek, kitap ve sünnete ittiba ile amel" diye tanımlar.
*
Cüneyd bir başka tarifinde: "Tasavvuf bir evdir, kapısı şeriattır."
Hafsa validemiz anlatıyor: "Bir kilimi ikiye katlar da ona yatak yapardık. Bir defasında dörde katlamıştık da gece namaza kalkamamış ve "altına ne serildiğini" sorarak serginin her zamanki gibi serilmesini taleb etmiş, istirahatı ile fazla meşgul olunmasından hoşnut olmamıştı.”
Tirmizî, Şemail, s. 261
"Hər şeyin bir cəzası var. Arifə veriləcək ən böyük cəza zikrdən kəsilməkdir. Çünki sevgilini anıb xatırlaya bilməmək aşiq üçün ən böyük cəzadır."
Süfyan Sevri