H.U. Krafft, Ulm şehrinin en eski ve önemli bir eşraf ailesine mensuptur. Ailenin ataları şehirlerine Belediye Başkanları ve önemli din adamları vermişlerdir. Hür İmparatorluk Şehri'nin (Freie Kaiserstadt) son Belediye Başkanı da onlardandır.
Krafftların ismi, ilk defa 12. yüzyıl sonundaki bir belgede zikredilmektedir. Atalarının 13. yüzyıl başında Kralın kâtibi ve Noteri ol dukları kesindir. Öteden beri bunların Ulm'de oturdukları da bilinmektedir. Onların birdenbire büyük önem kazanmalarının nedeni, muhtemelen Zaehringer'li bit kadınla olan gayrı meşru ilişkiye dayanmaktadır. Onların asalet armalarının, Baden Kontluğu Armasının aynı olması bu fikri destekler. Yalnız burada renkler tersinedir.
Hans Ulrich'in babası Johann Krafft, ailenin Delimensingen kolundan olup, o da önce Ulm'de Belediye Meclisi Üyesi, sonra Belediye Başkanı daha sonra da Meclisin en yaşlı üyesi olmuştu.
Baba, daha 2 Nisan 1562'de, 25 Mart 1550 doğumlu olan oğlu Hans Ulrich'i Augsburg'daki akrabası Hieronymus Imhof'un yanına tüccarlık mesleğinde yetişmesi için staja gönderdi. Genç orada, Almanca okuyup yazma ve hesap işlemlerini öğrenecekti. Böylece Hans Ulrichı erkek kardeşlerine nazaran basit bir tahsil gördü. 1565 başnda patronu (Lehrherr) tarafından uzun bir süre için dış ülkeye (Lyon) Anton Pernig yanına gönderildi ve orada genç yaşta Fransızca konuşmayı öğrendi. 1568'de Ulm'lu genç Augsburg la döndüyse de Imhof tarafından Aralık 1569'da tekrar yurtdışına, bu defa Floransa'ya gönderildi. Hans Ulrich orada İtalyan dilini öğrendi. Mısır'dan gelip transit olarak geçen Alman tüccarları, genç Krafft üzerinde ilerideki hayatını belirleyecek bir etki yaptı.
Galite Adası- Yüzbaşının arkasında tüfek, kılıç ve kalkan taşıyan bir nöbetçinin önünde solda, ciddi yüzlü, yiğit bir adam duruyordu. Sağ elinde demirden, topuz yerine keskin dişleri olan bir merdane taşıyordu. Adamın sırtında kırmızı bir biniş ve başında nefis kırmızı, aşağı sarkan kenarları olan büyük bir başlık vardı. Vahşi görünüşünü kuvvetlendirmek için üzerinde dizlerine kadar inen muhteşem bir avcı derisi bulunuyordu. Böyle heriflere Türkler "Deli" (Delibaş) derler. Gerçek birer Serdengeçti olan bu kişiler, asıl askeri kuvvetlerin önünden giden öncülerdir.