Bir kentin halkına ya da etnik bir topluma mahsus bir tanrı figürü ile "İsrail'in tanrısı” veya “İbranilerin tanrısı” ifadesi bu tarihsel tespit ile uyumlu görünmektedir. Bu durumda Tevrat anlatısına göre İsrail'in veya İbranilerin tanrısının; Memfis, Teb, Nippur veya Uruk halkının tanrıları gibi bir halkın hususi tanrısı olduğu ve diğer tanrılarla birlikte varlığını sürdüren bir tanrı olarak düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak Yahudiliğin tek-tanrılı bir din olduğu dikkate alındığında, Tanrı Yahve ile birlikte farklı tanrıların varlığı düşüncesine dair çelişki, Yahudi monoteizminin bu tekil tanrı tasavvuruna uzun bir süreç içinde ulaştığı teziyle giderilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede Kadim Yahudilik tarihindeki tanrı tasavvuru üzerine yapılan çalışmalarda, bu tür Yahudi kutsal metin verilerinden hareketle, monoteizmin politeist inanç ortamına bir anda girmediği aksine henoteizm inancı üzerinden gelişerek nihayet monoteizme geçildiği savunulmaktadır.
Bu eserde Hz. İsa'nın peygamberlik misyonu daha çok onun mevcut İncil metinlerinde yer alan Dağ Vaazı öğretilerine dayalı olarak araştırılmıştır. Ancak her peygamberin kendi kavminin bilinç düzeyini muhatap aldığı gerçeğinden hareketle, Hz. İsâ dönemindeki Ferisi Yahudilik anlayışı çerçevesinde bir tanımlama yapılmıştır. Eser Hz. İsa'nın ve Hristiyanlığın temel öğretileri üzerine yapılan bir araştırmadır. Bu eser Hz. İsa'yı, geldiği dönemi ve mesajını anlamanız açısından çok faydalı olacaktır. Bu konuya ilgili olanlara tavsiye ederim.
Tuz ve IşıkHakan Olgun · İnsan Yayınları · 201634 okunma
"Hz. Musa, esasen bir kavim ile değil kadim çağın en ceberut iktidarıyla kutsallık temeline dayandırılmış ideolojisiyle mücadeleye girilmiştir."
"Hz. Musa'dan beklenen, binlerce yıllık geçmişi olan Kadim Mısır'ın "firavunluk" kültüne, kurulu düzene ve devlet otoritesinin kutsanmış meşruiyetine karşı verilecek olan büyük bir mücadeledir."
"Dolayısıyla bu risalet görevinin hedefi, Kadim Mısır'ın mitolojik kurguları ile kutsanmış firavunluk ideolojisidir."