"Talib olan sâlikin birinci sermayesinin aşk olması gerekir ki şeyhimiz şöyle demiştir: 'Aşktan daha kâmil hiçbir şeyh yoktur.' Sâlik için aşktan daha kâmil bir pir yoktur. Bir vakit şeyhe sordum ki: 'Allah için delil nedir? Dedi ki: Onun delili bizzat Allah’tır.' Kimin aşk rehberi/şeyhi/piri yoksa o yolun yolcusu değildir. Âşık, mâ'şuka aşkla ulaşabilir. Ma'şûku aşkı ölçüsünde görebilir, âşık ne kadar kâmil bir aşka sahip olursa ma'şûkunu o derece güzel görür. "
Ezel avcısı Mecnûn'u yakalamak istediğinde aşkı onun için binek yapar, bunu yapmaya kendi gücü olmayan Mecnûn'u Leylâ'nın aşkına düşürerek onu bu aşkta helâk eder ve böylece Mecnûn, Leylâ'nın aşkında olgunlaşarak ilâhî aşka ehil hâle gelir ve ilâhî aşkın yükünü ancak bu şekilde çekebilir.
Aynü'l-Kudât Hemedânî
Aynü'l-Kudât Hemedânî, Allah ve Peygamber sevgisinin insan fıtratında gizli bir şekilde tabiî olarak bulunduğunu söyleyerek bu fıtrî muhabbetin zaman içinde kişinin olgunlaşmasıyla aşka dönüştüğünü, âşığın artık kendisini bile tanıyamaz hâle getirerek hayretler içinde bıraktığını anlatır.
Darağacına doğru yürüdüğünde onları yakalayıp şu âyeti okudu: "Zalimler de nasıl bir inkılab ile devrileceklerini, yakında öğreneceklerdir. (Şuarâ, 26/227)
"Talib", bulana kadar hakikati arayan kimse iken "matlub" ünsiyet kurmak için hakikatin kendisini aradığı kimsedir. Başka bir ifadeyle talip Allah'ı arayan, matlub ise Allah'ın kendilerini aradığı kimselere denir.