Uzun bir süre labirentin içinde nereye gittiklerini bilmeden ilerlediler. O kadar ilerlemelerine rağmen mavi ışık hala aynı uzaklıktaydı. Sanki belirli bir bölgede dönüp, duruyorlardı..
Hem Işıl odadan çıkıp ne yapacaktı ki. Vilna'da olan diğer kadınlar gibi bir savaşçı değildi. Bu haldeyken askerlere katılıp önce kalenin içinde sonra da şehirde Çağatay'ı mı arayacaktı? Sonuç ne olursa olsun bulunacaktır diye düşündü...
Birşeyler yersem daha iyi hissedebilirim dedi yataktan kalkarak. Duru'nun yanından geçti ve basamaklara yöneldi. Aşağı indiğinde askerlerin hepsi kahvaltılarını yapıyordu. Kendisi de Duru ile masaya yaklaşıp oturdu...
Bir çok kahramanı olan kitabımız kayıp mirası ararken serinin ikinci kitabında arayış devam ediyor. Volna'da yaşanan olaylar aranan hazine labirentde bulunan ceset . Aslında kitap uzun soluklu bir film tadında . Bilim kurgu fantastik türünde sonuna kadar macere bitmiyor tavsiye ederim.
Uzun uğraşlar sonucunda ve dört yılın sonunda tasarladığım evrenin kitabı olan Rüzgarla Savrulanlar'ı yakın bir zamanda yayımladım. Gerçekten bu evrene giriş yaparken o kadar çok fikirden vazgeçtim ki sonunda bir konuda karar kılmam gerekiyordu. Ve sonunda onu bulmuştum.
Aslında bir öz eleştiri yapmam gerekirse ki aslında eleştiri denilir mi pek emin değilim. Yeni bir seriye başlarken ve uzun soluklu olarak planlanan bir seride ana konuya geçmek yazar için gerçekten zordur ve okuyucu için sabır ister ama yazarken her zaman bölümlere bir okuyucu gözünden bakıp ona göre yazmaya çalıştım. Ama bunu yaparken kendimden taviz vermediğini düşünüyorum.
Eğer, hikayemi merak edip okumak ister ve başka bir dünyaya kendinizi bırakmak isterseniz sizin için güzel bir kaçamak olur. Hem bu sayede yapacağınız yorumlarla ben de hikayemin eksik yönlerini görür ve kendimi bu yolda geliştiririm. Okuyan herkese şimdiden teşekkürler.
Rüzgarla SavrulanlarHalil İbrahim Bal · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık (KDY) · 20203 okunma
İlk kitabı altı günde bitirirken bu kitabı üç günde bitirdim. Bunun en büyük etkeni ilkinden çok daha iyi olmasıydı. Hem anlatım olarak daha iyiydi ve daha heyecanlıydı. Türk bir yazarın yazdığı fantastik bir serinin bu kadar iyi olmasını beklemiyordum. Hatta ilk kitabı bitirdikten sonra beklentim yüksekti ama seri kendisini bozacak mı diye beklemedim dersem yalan olur. Ama gerçekten iyiydi.
İlk kitapta Mosra bölümleri daha fazlayken bu kitapta Volna bölümleri daha fazla. İlk 150 sayfada Çağatay'ın olmadığı zamanlar Gondva'da neler yaşandığını gördük. Hem de daha yüzüncü sayfaların başında öyle büyük şoklar yaşadım ki yazar buradan güzel ters köşeler yapmış.
Çağatay'ın soyunun nereden geldiğini öğrendik. Ve Erebra'nın ne olduğu hâlâ bir gizem.
Cenker ise intikam hırsıyla kendini ayakta tutmaya çalışırken psikolojik olarak daha kötüye gitmeye başlıyor ama kitabın sonlarına doğru bunu üstünden atıyor. Cenker'in ilk kitapta gördüğü ve bu kitapta da devam ettiği rüyaların neden olduğu da ucundan verildi. Büyücüler her yerde.
Son bölümde ise daha fazla soru işaretleri ortaya çıktı ve ilk iki kitaptaki en iyi bölümdü. Hem de ortaya yeni bir ırk daha çıktı. Yezra ırkı. Tabii sadece isim olarak. Bu ırka ait kimseyi görmedik.
Kısaca ilk kitaba göre daha iyiydi. Tek olumsuz yanı kitapta Alkar'ın olmamasıydı.