1983’ün baharında doğdu Hamit Çağlar Özdağ, her çocuk gibi o da ağabeyini bol bol kızdırdı, anne babasını sıkça telaşlandırdı. Ankara simidiyle büyüdü, başkenti Bahçelievler’le, TED’le, AAAL’yle, ODTÜ’yle, ve SSK işhanıyla sevdi. Her mühendislik öğrencisi gibi o da calculus’ten nefret etti. Triatlona gönül verdi ama Çayyolu asfaltı vücudunda birkaç iz bırakınca vazgeçti bu sevdadan. Üniversitelerdeki topluluklara verdiği emeği derslerine verseydi notları daha iyi olurdu ama kendisi gibi olmazdı şimdi. Genellikle harçlıkları haybeye harcandı, bugün sorsanız; yine aynısını yapardı.
İstanbul’daki seneleri başladığında bir yandan iş, diğer yandan da boğaza nazır bir yüksek lisansla uğraşmaya karar verdi. Vapurun, tramvayın sefasını sürmek keyifliydi, Moda huzur, İstiklal’se coşku oldu damarlarında. Gizem hayatına girince renklendi ufku, aşk güzel şeydi. Ares doğduğundaysa baba olmanın renkli tadı düştü damağına.
Kaleme aldığı Kan Muskaları Destanı’nın ilk 3 kitabı 2011 yılında okurlarla buluştu. Hayallerini başkalarına ulaştırmak yüzünü bolca güldürdü, haliyle o kalem elinden hiç düşmedi. Yazımı tamamlanmış bir roman ve bir de öykü kitabının haricinde 2012’ye iki roman daha sığdırmayı amaçlayan Hamit Çağlar Özdağ’ın ilham cinleriyle sabah sohbetleri hala sürüyor.