Sana “İyi ki ölmüşüm, iyi ki görmemişim !” dedirtecek şeylerse çoğaldı ne yazık ki. Artık ağlayan çocuk seslerine kulak verenlerin sayısı üçü beşi geçmiyor. Dünyanın her köşesinde silahlar patlamaya devam
ediyor; çocuklar sadece ağlamıyorlar , yığın yığın ölüyorlar. Bir de açlık! Çocukları susuzluktan hayvan idrarı içmeye mecbur bırakanları da görmüyorsun … Bizler ise yaşayabilmek, çocuklarımızı yaşatabilmek için bilmezliğe, gördüklerimizi görmezliğe geliyoruz…
O an anladı yaşamanın sadece nefes almak olmadığını; yaşamak aldığın nefesi üfleyebilmekti.
...
Neyse ki bu dünyada sadece nefes alanlar yaşamıyor. Aldığı nefesi üfleyenler de var.
Altıncı katın düğmesine bastıktan sonra avucumla burnumu kapatıyorum. O hiç tanışmadığım, bir kez olsun yolumun kesişmediği kız, asansörün boy aynasında beliriveriyor. Öylesine içime işlemiş ki görür görmez tanıyorum. Siyah çerçeveli bir gözlük takmış, sapları kırmızı galiba. Saçları dalga dalga iniyor omuzlarından aşağı. Bakışlarım bakışlarıyla birleştiği an karar veriyorum; korkunun kokusu ne kadar ağır olursa olsun kaçmayacağım, sokakları ona bırakmayacağım. Hızla çekiyorum avucumu burnumdan. Canımdan can alarak giden kıza borçluyum bunu.