Hannah Kent 1985’te Avustralya’nın Adelaide şehrinde doğdu. Lise çağında değişim programıyla gittiği İzlanda’da Agnes Magnúsdóttir’in öyküsünden haberdar oldu ve olayı, ulaşabildiği bütün kaynaklardan inceledi. İlk romanı olan “Ölü Gömme Törenleri” pek çok ödüle aday gösterildi ve yirmi dile çevrildi.
İç karartıcı bir konuşma, diye düşündü Margret, ama ölüm hakkında yüksek sesle konuşmanın rahatlatıcı bir tarafı vardı; sanki açık açık dile getirmek, bu tür olayları engellemeye yarıyordu.
BU KİTAP, GERÇEK BİR HİKÂYEDEN ESİNLENEREK ORTAYA ÇIKMIŞTIR!
Hani biz insanlar her şeye ön yargı ile yaklaşırız ya, aslında genel olarak kitap, ön yargı vurgusunu yapıyor. Cadı olarak görülen Agnes'in aslında böyle biri olmadığı anlatılıyor. Biz insanlar da, ön yargıyı dinleyerek kırarız ya, burada da aynı şekilde. Tabii kalem kırıldıysa, ön
Anlatım diline hayran kalarak okuduğum bu güzel kitap, 1800’lerde soğuk ve yoksulluk kokan İzlanda kırsalında yaşamış
Agnes Magnusdottir’in yürekleri acıtan gerçek hikayesini anlatıyor.
"Ölmem gerektiğini söylediler. O adamların soluğunu çaldığım için beninkinin de çalınması gerektiğini söylediler."
1828 yılında Kuzey İzlanda’daki bir çiftlikte vahşice öldürülen iki adamın katil zanlılarından biridir Agnes.
Agnes'in hayat hikayesi gerçekten çok acı...
Kitaptaki hikayenin temposu aslında biraz düşük.
Ama bir hikaye ancak bu kadar küçük bir tempoyu ,
bu kadar güzel kaldırabilir, çünkü
bence
anlatılanları sindirip,
yaşananların karanlığını ve o derin çaresizliği hissedebilmek
için okuyana
biraz zaman tanımak gerekiyor.
Kütüphanede aradığım kitabı bulamayınca farklı bir kitap okuyayım diyerek elime aldığım bir kitaptı, Ölü Gömme Törenleri! Okuyunca okuma çizgimden çok da uzak bir kitap olmadığını fark ettim. Ne yaparsam yapayım yine tarzım olan kitabı buluyorum.
Ölü Gömme Törenleri'ni, yazarın ilk kitabı olmasına rağmen çok başarılı buldum. Kitaba alışma