Yazarlar kendine ait yaşanmış bir şeyler yazınca aşırı keyif alıyorum. Hele bir de ilgili olduğum bir konu ise bu daha da artırıyor. Bu kitabın yazarı tamamen kendi yaşadıklarından bir hayat felsefesi çıkarmış ve bunlarla düşmüş, mağdur bir halde kalmayıp kurtarıcı pozisyona geçmiş. Harika, ilk girişten büyülendim.
KIZINIZIN KENDİ SESİNE TUTUNMASINA YARDIMCI OLMAK
Bir kızınız yoksa, bu bölümü okurken sizin sesinizin gelişimiyle ilgili olarak annenizin ne yaptığı veya yapmadığı üzerine düşünmeyi deneyin.
Son dönemde okuduğum en etkileyici kitaplardan biri.
“Bizler sadece annelerimizin yaptığı veya bu ana kadar yaptığımız hataların toplamı değiliz. Şu anda kim olduğumuz ve kim olmaya çalıştığımız da önemli; kızlarımız ve biz hatalarımızdan, karışıklıklarımızdan ve korkularımızdan daha fazlası olabiliriz.”
Kitap anne ve kızlarının ilişkisini, bu
Annelerin her zaman yaptığı küçük,basit şeyleri,bizi önemsedikleri için hafife alırız.Bu bir sevgi eylemidir oysaki.Annelerin kızlarını yorulmadan sevmek gibi bir görevleri var;acı verse bile onların değerlerini, görünümlerini, algılanan çekiciliklerini kadınlık kalıplarına uymadığını onlara göstermeliler.Farklı olmak insan olmanın bir parçasıysa artık kendimizi kadın olarak görünüşümüzle ölçmemize gerek yok.Tıpkı güzellik bizi maneviyata götürüyorsa, maneviyat da eşitliğe götürür.
Tanrı acı ile ilişkilendirilmiştir.Oysa kadın hep cezbedici ve yasak olan şeklinde cereyan etmiştir.Erkek egemenliği ile oluşan tüm değer yargıları sevilmek ile iyileştiricidir.Bedenimizle kadınlar aile ve arkadaşlarımız tarafından eleştirilen bir dünyada yaşıyoruz.Kime ve neye göre bir standartlara bağlı kalmalıyım.Hemcinslerim tarafından kilo,yaşlılık ve daha bir çok şeyle yargılanmak zorunda mıyım?O baktığınız dergiler ve medyadaki kadınlar gibi mi olmalı?Güzelliğin tanımı bu mu?Her kadının cazibesi bambaşka ve onun hayatına dahil olduğunuzdaki yaşam da bilakis.
Tüm dünyada kadın olmanın ne demek olduğunu ne yazık ki sadece kadınlar anlıyor.
Ama bu kadar birbirimizi anlamışken de kadın kadının kurdu nasıl oluyor işte ben bunu anlayamıyorum!
Hillary L. McBride kendi de birtakım sorunlarla boğuşmuş bir terapist.
Kitabında kadın olmanın tüm zorluklarını ve kalıplaşmış saçma kadınlık ritüellerini anne-kız ilişkileri üzerinden bizlere aktarıyor. Güzellik algısının sosyal medya, kültürel dayatma, tek tipleştirme algısı ve ataerkillik yüzünden nasıl yanlış şekilde yorumlanıp biz kadınlara eziyet çektirdiğini sakin sakin sohbet tadında anlatmış bize.
İçimizde bir yerlerde bir şeylerin yanlış gittiğine inanıyorsak bile bu kıvılcımı içimize düşüren o fikrin peşine takılma zamanı gelmiş demek oluyor.
İşte bu kitap peşine takıldığımız o kıvılcımın hangi yoldan gideceğini bulmamıza yardımcı oluyor.
Çocukluk hatta bebeklik döneminde başlıyor her şey.
Annemizle olan ilişkimiz hayatımızın büyük çoğunluğuna sirayet edecek olan ilişki kalıplarımızı belirliyor. Kadınlar olarak kendimizi sevmeyi ve sevmemeyi ne yazık ki annemizden öğreniyoruz.
Kitaptaki anne-kız ilişkilerini tüm açık saçıklığı ve şeffaflığı ile okuyoruz.
Ama iyi haber yanlış öğretilmiş ve zorla öyle olması gerektiğine inandırılmış kalıpları kırabiliriz.
Anneanne, anne ve kız....
Üç kuşaktan birinde kırılan zincir diğer nesillere de ışık oluyor.
Dünyaya meydan okumak, kalıplaşmış düşünceleri bırakmakla, dilimizi düzeltmekle başlayacak.
Yavaş yavaş kadınların gücünü tüm dünya anlayacak.
Her türlü hali ve her versiyonuyla kadınlar yeterlidir!