Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Himmet Dağlı

Himmet DağlıYağmuru Beklerken yazarı
Yazar
9.4/10
13 Kişi
20
Okunma
9
Beğeni
1.505
Görüntülenme

Himmet Dağlı Sözleri ve Alıntıları

Himmet Dağlı sözleri ve alıntılarını, Himmet Dağlı kitap alıntılarını, Himmet Dağlı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şimdi düşünüyorum da, işte bu yolculuğuma çıkarken, bunu yeniden yaşayabilmenin hayalini kurmuş olmalıydım şuuraltımda. Umduğum şey belki de o eski bakıştan bir tane daha yakalayabilmek ihtimaliydi.
Cinius YayıneviKitabı okudu
Kalemin kudretini geç de olsa anlayanlardan biri olarak, yazmanın insana ne de ütopik bir dünya sunduğunun farkına varanlardanım. Sözü ehilleştirebilen onca güzel insan var ki etrafımda, durup düşünüyorum, acaba onlar ne vakit kendi hayallerinin hiç nazar edilmemiş renklerini bizlerle paylaşacaklar?
Cinius YayıneviKitabı okudu
Reklam
Fakat mazimin bir yerinde anlık bir bakışın vebalini taşıyorum omuzlarımda.
Cinius YayıneviKitabı okudu
Bizler için YOZLAŞMA, bırakın dünyanın öbür ucundakilere bir şeyler sunmayı, kapı komşumuza başımızı kaldırıp bir merhaba diyememektir vesselam.
Cinius YayınlarıKitabı okudu
Zaman, bünyesindeki bütün nesneleri olduğu gibi Kirmanşah’ın namlı tüccarını da mekân içerisinde evirip çeviriyor; günlerin süzgecinde eliyordu. Tıpkı babası gibi o da kısa zamanda, tez vakitte işleri büyütmek ve halıcılıkta malların tekelini sağlamakla uğraşıyordu. Öyle olsun ki tüm kervanlar Kirmanşah’ta önce kendisine uğrasın; mallardan mal, halılardan halı bırakıp halılar götürsündü uzaklara. Kirmanşah’ta kendisinden sorulan halı, dünyanın öbür ucundaki halı meraklılarını da kendisine çeksindi. Başka metalara bunca zaman hiç heves etmemiş olduğundan mütevellit, her yerde halılar tek kendisinden sorulsundu.
Kendiliğinden nükseden tuhaf bir ruh ha- leti çıbanbaşı gibi tüm benliğimi istilaya yeltenirken, sıcacık bir elin bedenimdeki bu ucube hissiyatı yüreğimden bir çırpıda silip süpürüverdiğini hissediyordum. Bu el onundu.
Cinius YayıneviKitabı okudu
Reklam
İnsanda, her ayrılış anının ruhumuzda harekete geçirdiği ayrı bir psikolojik sarsıntısı vardır. Ruhumuz en çok da bu anlarda örselenir. Bunun sebebi bence...
Sayfa 25 - Cinius YayıneviKitabı okudu
Muhayyilemdeki güneşe inat, kurşuni gökyüzünün bende bıraktığı evhamı içimden söküp atmak, o gemide ben de uzaklara gitmek istedim.
Cinius YayınlarındanKitabı okudu
Hızlı adımlarla köşeyi dönünce takip edildiğini bilmesine rağmen duraksamıştı. Sağ elini yanı başındaki duvara dayadı, bir vakit soluklandı. Sonra ardına bakmadan yoluna koyuldu. İlk sağdan dönerek yukarı uzanan sokak arası yolda seri şekilde koşturuyordu. Bacaklarından birini altına almış halde oturan dilencinin önünden geçmekteydi. Gözü ona ilişti. Dilenci kendisine: “Badem bulan, kabuğu neylesin!” deyiverdi. O da dilencinin işaret ettiği tarafa koşturarak yöneldi. Gökyüzü her zamankinden daha bulanık, rüzgâr serin serin esiyordu. Yağmur damlaları dar sokaklardaki taş yolları ıslatırken adam, kendisine açılan kapıdan girdi, gözden kayboldu.
Boğaz’ın serin suları arka arkaya dalgalar halinde kıyıyı döverken, şu karşısındaki dalgalar kadar bile öfkelenemiyor olduğunu hayıflanarak görmekteydi kendisinde. Bu, kendisinin asla bir şeylere bağlanamayacağının gizli bir tezahürüydü ve işte içten içe bundan ürküyordu. Kendisi asla bir aşk adamı olamayacaktı anlaşılan.
Reklam
Size, bu kitabın yazarının sözünü bana emanet ettiği bir anlatıcı olarak sesleniyorum ve bahsini açmayı düşündüğüm bir hikâye için yazarımızın bana tembihlediği kadarıyla, belki biraz daha fazlasını, dilin imkânları nispetinde ve dilimin döndüğünce yine sizlere anlatmaya başlıyorum. Bunu niçin mi yapıyorum? Bunu niçin yaptığımı, yani neden bir hikâye anlatmak istediğimi, doğrusunu isterseniz, henüz ben de çözebilmiş değilim. Belki de bir anlatıcı olduğumdandır bu. Söz, anlatıcıya emanet edilir ve anlatıcı da bunu sahibinden bir emir telakki addederek başlar anlatmaya. Benim de bu kitapta yaptığım, daha fazlası değil aslında; ama bir farkla ki, bu sefer yazar için ama yazara rağmen siz kıymetli okurlarla hasbihal etmek arzusundayım. Zira bu yazar takımının bizleri birer sefir olmaktan daha fazlası olarak görememeleri ne acı!
DİYÂR-I ŞEHR-İ REY’İN ÇÖMLEKÇİSİ “Yeryüzünde gerçekten müstesna olan sadece dört yer vardır ki bunlar Rey, Şam, Rakka ve Semerkant’tır.” (Bağdat’ın eski halifesi Harun el-Reşit) Büyük istilânın hemen öncesinde, henüz tahrip edilmemiş fakat mezhep kavgalarından ötürü oldukça yıpranmış Selçuklu şehirlerinden biri de çömlekçiliğin hünerli ellerden çıktığı, fakat hayvan kılıyla ve pamuklu dokuma kumaşların üretiminin tükenme noktasına geldiği Rey şehri idi ve daha dikkat çekici olanı ise buranın yaklaşık on kilometre ırağında, Horasan yolunun solunda, Mesgar Abad Dağları’nın eteklerindeki Harun Zindanı olarak adlandırılan ve Rey şehrinin sınırları içerisinde bulunan taş yapıydı. Bu taş yapı, her ne kadar gözlerden uzaksa da, doğunun bu topraklarında şehrin sakinlerinin nabzının her daim attığı bir Zerdüşt tapınağıydı. Yüzyıllarca gizemli havasıyla ateşkadeh olarak kullanıldıysa da bu uzun zaman önceydi tabii.
Zaman bıçağı nihayetinde mekandan mekan kesip biçerek âyinin müdavimlerini başladıkları yere aheste aheste döndürüyordu.
Zarife sonsuza dek gitmişti. Bir tecelliden arta kalan avuçluk sevgisiyle sonsuza dek kaybolmuştu.
Cinius YayıneviKitabı okudu
Sıradan bir kış mevsiminin şubat ayında, zemherinin bitiminde, gökyüzündeki bembeyaz kar bulutları, yerini gri renkteki yağmur bulutlarına bırakmaya hazırlanıyordu. Böylelikle, ortalığı kaç zamandır kavurup duran soğukların belini kıracak başka bir tabiat kuvveti kendiliğinden tezahür edecekti. Fakat beklenen yağmurlar çok daha sonraları gelecekti Anadolu’nun bu ücra köşesindeki köye.
136 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.