Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Horst Widmann

Horst WidmannAtatürk Ve Üniversite Reformu yazarı
Yazar
8.5/10
2 Kişi
10
Okunma
0
Beğeni
304
Görüntülenme

Horst Widmann Sözleri ve Alıntıları

Horst Widmann sözleri ve alıntılarını, Horst Widmann kitap alıntılarını, Horst Widmann en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Öğrenci bir ders kitabını okurken, onun daha önceden bilimin şu iki özelliğinin, esasının kapsamı ve gelişmesinin dinamiğinin, bilincinde olması sağlanmalıdır. Bugün okuduklarından bazılarının, 10 yıl sonra tamamen farklı bir görünüm alacağı belli bile olsa, bunu boşu boşuna öğrendiğini fark etmelidir. Çünkü yeni bilgi, eskisinden gelişir ve bir defa bir bilginin temel hususlarını kavrayan için, daha sonraki gelişmeleri izlemek zor olmayacaktır; şu şartla ki, izlemek istesin ve az ya da çok başarılı geçmiş bir mezuniyet imtihanını, öğreniminin kesin sonu olarak görmesin"
E. Reuter'in Türkiye tecrübesi
Yeni bir şey başarmak ruhsal ve özellikle pedagojik sahada bir iki yılın işi değildir, bu, büyük bir gayret ve istekle kendini bu yeni göreve adayacak bir neslin işidir. Siz genç arkadaşlarım, sizin genç insanlara şekil verme, onları iyiye ve güzele yönelecek şekilde etkileme ve onlara sanat ve bilimi kazandırmak imkânınız olacak. Bundan daha güzel bir görev yoktur. Bunu kendimden biliyorum; hayatımın birçok yılını, söylediğim gibi, başka bir ülkede böyle bir göreve adadım..."
Sayfa 268Kitabı okudu
Reklam
"Devrimler bir gecede gelir ve devrimin ilk coşkusuyla pek çok insan düşünür ki: şimdi her şey bambaşka olacak, yarın ve öbür gün yepyeni bir yaşama başlanacak. Ben tam 12 yıl süreyle, kesin devrim yapmış olan bir halkın içinde yaşadım, öyle bir devrim ki, bizim burada Almanya'da yaşadığımızdan çok daha fazla bir kültürel ve manevi anlamı vardı. Fakat bu 12 yıllık tecrübeyle biliyorum ki, 12 yıl bir halkın tarihinde çok küçük bir bölümdür. Devrimin dıştan görünüşü; yeniden başka tarzda kurulması gereken, geçmişle ilgili yok edilmiş her şeyin, gerçekten tamamen yok edilebilmiş olup olmadığını hiçbir surette anlamaya imkan vermez."
Sayfa 268Kitabı okudu
Geçmişin gözden geçirilmesi, özellikle bugüne ve geleceğe yöneltilen sorularla yaratıcı bir boyut kazanır. Eğer bu unutulursa, insan farkında olmadan, kendini haklı göstermeye çalışan kitapların veya uzmanların bilginlik çıkmazı içinde bulur ve bu birikim merakı -bazı her şeyi bilir geçinenlerce de alkışlanarak- garip meyveler verir.
Sayfa 315Kitabı okudu
"Profesör yalnız bir tekrarlama makinesi değildir, o bunun çok ötesinde, öğrencilere bilim heyecanını aktaran, yön veren, onların çalışma ve araştırma sevgisini daima canlı tutmasını bilen yetkili kişidir. Gerçek profesörün kendisi de daima bilimin bir öğrencisidir"
İlerlemeyi sağlayan görüşlerin çeşitliliğidir. Herkesin aynı şeyi düşündüğü yerde katılaşma ve gerilemeden kaçınılamaz.
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Eski Üniversitenin Durumu
Malche özellikle aşağıdaki eleştirel gözlemleri ortaya koymaktadır: 1. Her şeyden önce Türkçe bilimsel yayınlar eksiktir. 2. Profesörlere düşük ücret ödenmesi, onları yan görevler almaya zorunlu bırakmaktadır. 3. Üniversitenin otonomisi, Darülfünun'u toplumdan ve hükümetten yalıtma eğilimindedir. Bakanlıkla sıkı bir işbirliği gerekmektedir. 4. Ders metodu, hiçbir şey vaat etmeyecek şekilde eskimiştir. Malche bu hususu, eleştirinin en ağır maddesi olarak kabul ediyor du. Dersin, ansiklopedik kitap bilgisi şeklinde verilmesi (bunun ezberlenmesinin beklenmesi) sakıncalıdır ve gerçek bilimsel çalışmaya yönelmeyi engeller. 5. Türk öğrencilerin yabancı dil bilgisi yetersizdir. Galatasaray Lisesi'nden, Alman ve İngiliz okullarından mezun olanlar azınlıkta bulunmaktadır. Malche bunlara "üniversitenin seçkinleri" demektedir. 6. Geleceğin Türk profesörlerinin İstanbul Üniversitesi'nde yetişmesi henüz mümkün değildir. Bu yöndeki eğitim mutlaka yurtdışında yapılmalıdır. 7. İstanbul'un Asya yakasında Haydarpaşa'daki Tıp Fakültesi'nin konumu elverişsizdir, çünkü eski Istanbul'daki (Üniversite klinikleri olmaya müsait durumdaki) hastanelerin durumu nedeniyle, gerçek tıp yaşamı diğer yakada sürmektedir. 8. Çeşitli dersler hiçbir fayda sağlamayacak şekilde paralel olarak yürütülmektedir, örneğin, Hukuk Fakültesi'ndeki, Mülkiye ve Yüksek Ticaret Okulu'ndaki dersler gibi.
Medreselerin 13. ve 14. yy.'da Selçukluların idaresi altında bulunan bölgelerde başlayan bu gelişimi 1453'den sonra Istanbul'da doruk noktasına erişti. Burada bazı sultanlar tarafından özellikle teşvik görerek İslam biliminin önemli merkezleri oluşmuştur. Büyük Osmanlı İmparatorluğu'nda çözülmesi gereken pratik problemler, dinbilimi dışındaki bilimlerin de gelişmesine neden olmuştur (Idari bilimler. coğrafya, tabii bilimler, matematik, tp, vs.). Medreselerin en parlak devri Sultan Süleyman'ın reformlarından sonra sona ermiş ve uzun bir çöküş devri başlamıştır. Geleneklere bağlılık, dar görüşlü bir gurur ve Avrupa ile düşünsel ilişkiye girmekteki isteksizlik, skolastik kitap ilmine bağlanma ve yeniçerilerle olan politik bağımlılık, olumlu yönde gelişmeyi önlemiştir. Bütün bunlara karşın medrese, 18. yy. sonlarına kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun tek yüksekokul şekli olarak kalmıştır.
Paul Moraux, 1960'taki anma konuşmasında şöyle anlatır: "Tam anlamıyla bir 'hiç'ten Avrupai anlamda bir Klasik Filoloji Kürsüsü kurmak zorundaydı. Kütüphane yoktu, ders kitaplan yoktu normal ön hazırlık geçirmiş öğrenciler bile yoktu; çoğu bursiyer olan dinleyicileri Latince ve Yunancanın okutulmadığı okullardan gelmekteydi, Türkçenin hızlı bir şekilde modernize edilmesi sonucu bunlar, kendi ana dillerinin esaslarına bile yabancıydılar" Buna rağmen umut vaat eden bir başlangıç ortamı mevcuttu: "Şans eseri olarak o zamanki şartlar bir tür hümanist düşünme tarzını yaratmak için son derece uygundu. Fikir dünyası, Atatürk'ün bütün sahalarda aynı şekilde etkili atılımlarıyla sarsılarak harekete geçmişti ve onun cömert ve tamamen Batı'ya yönelik kültür programında, özellikle Kültür Bakanı Hasan Ali Yücel sayesinde, Antik Devir öncelik tanınan bir yer almıştı"
Sayfa 238Kitabı okudu