Türkiye Selçuklu tarihi, İbn Bibi'nin eseri olmadan kaleme alınamaz. Piyasada Türkiye Selçukluları tarihine dair mevcut olan her araştırmanın 2 temel kaynağından biri(diğer baş kaynak Anonim Selçuknâme'dir) olan el-Evâmirü'l-Alaiyye fi Umuri'l-Alaiyye, 1280 yılına kadar olan devri ihtiva ediyor. Eserde Türkiye Selçuklularının siyasî, iktisadî, askerî rolleri hakkında orijinal kayıtlar var. Ayrıca Moğol istilası ve sonrasında Anadolu'nun genel durumu ele alınmış. Eserin adındaki Alaiyye'den de anlaşılacağı üzere, eser hem Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı Alaeddin Keykubad ile İlhanlı devlet adamı Alaeddin Ata Melik Cüveyni'ye ithaf edilmiştir. Doğal olarak eserde Moğol-İlhan taraflı bir dil kullanılmış ve bu da eserin objektifliğine gölge düşürmüştür. Ancak bu durum yine de eserin muhtevası açısından kaynak değerinden bir şey kaybetmesine neden olmamıştır.
El-Evâmir son derece ağır bir Farsça ile yazılmış olsa da tercümesi büyük üstat Mürsel Öztürk tarafından yapılmış, bu bakımdan da çok kıymetli. Orijinaline göre çeviri dili de gayet açık, akıcı ve anlaşılır.
Sonuçta Türkiye Selçuklu tarihini öğrenmek isteyen herkes okuyabilir.
Türkiye Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus'tan Öğütler-4
Farz ve nafile namazlarını kılmak için büyük çaba göster. Geceleri uykudan kalkıp namaz kılmayı ulaşmak istediği amaç olarak gör. "Yaradan'a şükret ki, belki de Rabbin seni övülecek bir makama yükseltir." ilkesini benliğinin gereklerinden ve karakterinin vazgeçilmez şeylerinden yap.
Türkiye Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus'tan Öğütler-2
Maskaralığı meslek edinen, din ve hüner süsünden mahrum olan, en küçük menfaatin için ülkene, makamına, malına, çoluk çocuğuna bin türlü zararı reva gören, dışından kendisini güvenilir gösteren, gizliden gizliye kesesini denizin karnı ve madenin bağrı gibi zahire, mücevher ve yakut gibi şeylerle doldurmaya çalışan, evinin hazinesini içi boş harfler gibi boşaltan, o yüzden şerefli hanedanın haysiyetini kıran, şerefi düşkünlüğe, sevinci acıya dönüştüren kimseleri kendine yaklaştırma.
İnsanlar sanırlar ki, bu dünyadaki kalışları sürekli bir kalıştır. Halbuki oradan göç etmeleri her an başlarına gelebilecek bir iştir. Onlar, durmadan göç halinde olduklarını, gece ve gündüzün omuzlarında yürüdüklerini bilmiyorlar.