Kimi zaman her şeyi unutmak istiyorum...hiç doğmamışım gibi...bilmediğim bir yerden ortaya çıkmışım gibi...buralarda hiç yaşamamışım gibi...şu anda neysem hep o olmuşum gibi..
Litvanya'nın küçük bir köyünde İkinci Dünya Savaşı yılları...
O zamanlarda da aşk varmış. Savaşın içinde, küçük bir köyde, yoksul sessiz bir evde, bencil bir baba - silik bir annenin yanında, gelip geçen mevsimlerin içinde, tabanı taş döşeli pazar meydanında, o meydanda büyük bir taşın üstünde otururken, kucağında bebek yalın ayak yollarda yürürken, zaman hiç geçmeyecekmiş gibi ağırken ama hızla geçerken, müşfik bir insanı cani bir katile dönüştüren zaman sadece bir an'ken...
Zaten insanlar içinde bulundukları koşul ne olursa olsun hep âşık olmayı başarmışlardır.
Bir dönüşümün hikâyesidir bu. Âşığının evlenmeyi reddettiği, babasının kapının önüne koyduğu, kendi bebeğini bırakmak zorunda kalan ama -belki de kendini affetmenin bir yolu olarak- Almanlardan kaçan Yahudiler'in çocuklarını ve Sibirya'ya sürülen Kulaklar'ın çocuklarını büyüten Veronika'nın "O Kadın"a dönüşüm hikâyesidir.
Bu dönüşüme ise; tabanı taş döşeli pazar meydanında, büyük bir taşın üstüne oturmuş, olup bitenlere hiçbir müdahalede bulunmayan bütünüyle sâde, yalın bir üslupla ve olgun bir sükunetle tanık olacaksınız.
Kitabı tek bir cümle ile özetleyecek olsak bu:
"Suskunluğumu koruyorum" olurdu.
alıp başımı uzaklara gitmek istiyorum onunla,çok uzaklara.büyük bir çayıra gitsek,yumuşak otların üstüne otursak,yüz yüze.istediği her şeyi anlatırdım ona.ama çayırımız yok burda,çekip gitmek de olanaksız.