10 Nisan 2020 cuma akşamı toplumsal hafızamıza kazınan görüntüler, içinde yaşadığımız tekno-bilişim toplumunun bir taraftan teknolojiye ve bilgiye erişimi kolaylaştırırken, diğer taraftan manipülatif içeriklerle zihinsel yetilerimizi işlevsizleştirmesinin toplumsal çıktıları arasındaki yerini almış durumdadır. Bu, artık altıncı duyumuz haline gelen akıllı telefonlarımız aracılığıyla ve genellikle sosyal medya mecralarından iletilen mesajların kaynağını sorgulamadan, üzerinde yeterinde düşünmeden, bireysel ve daha da önemlisi toplumsal sonuçlarını hesaba katmadan alelacele paylaşmanın ortaya çıkardığı tedirgin edici sonuçlardan biridir.
Esasen tekno-bilişim toplumunun gönülden çok göze hitap eden mesajlarıyla beslenen doyumsuzlukların tatmini için daha çok gönüle hitap eden duyguların eğitilmesi gerekir.
Nihai sonuç: tefekkürü/sorgulayıcı yetileri işlevsizleşen kişilerin refleksleri de, toplum genelinde uyulan kamusal tedbirleri boşa çıkarırcasına verdiği tepkiler de orantısız olmuştur.
Hal böyle olunca, özellikle olağanüstü zamanlarda toplumsal vasatı olmayan refleksif davranışlar sergileyebiliyoruz. Bu da bizi “tedbir” ve “takdir” arasında dengeli tutum ve davranışlara sarılmak yerine, ikisinden birini tercihe yönelen marjinal tepkiler vermeye itiyor.