" insanları suçtan uzak tutacak şeyin vicdanları değil de korkuları olduğu sürece günün birinde bu korkular için bir neden kalmadığında onu ne durduracak?"
“hayat pişmanlıklarla dolu. Bazen yapamadığımız bazen de yaptığımız şeylerin pişmanlığı. Ve hangi yolu denersek deneyelim pişman olacağımız bir hayat çıkacak önümüze. Çünkü hayat insana her zaman pişman olacağı bir şeyler veriyor.”
“hayat pişmanlıklarla dolu. Bazen yapamadığımız bazen de yaptığımız şeylerin pişmanlığı. Ve hangi yolu denersek deneyelim pişman olacağımız bir hayat çıkacak önümüze. Çünkü hayat insana her zaman pişman olacağı bir şeyler veriyor.”
“Yine şehit vermişiz, yola döşenen mayının patlamasıyla iki askerimiz şehit olmuş.” demişti zayıf bir genç yanındakine. “Mekânları cennet olsun. Türk askeri bir ölür, bin doğar.” demişti yanındaki, sonra biraz yaklaşıp kısık sesle sordu “Onlardan kaç kişi ölmüş?” Bu soru cümlesi savaşla birlikte unutulan değerleri, körelen duyguları açıkça gösteriyordu. Kendi askerimizin ölümüne üzülmeye vakit bulamadan düşman askerin kaybını sorgulayıp adeta kendi kaybımızla mukayese eder hâle nasıl gelmiştik? Bir askerimizin yitirdiği canın değerini kaç düşman askerinin ölüsü karşılıyordu? Ya da insanlar iki tarafın açıkladığı sayıyı karşılaştırıp kimin kazandığına veya daha az kaybettiğine mi karar veriyorlardı? Oysa yüzlerce yıldır var olan savaşta insanlar kazandıklarından daha fazlasını kaybetmişlerdi. Ve kimi zaman tıpkı hayvan çiftliği kitabında olduğu gibi zaten kendilerinin olan toprağı aldıklarını düşünerek seviniyorlardı...
"İnsanları suçtan uzak tutacak şeyin vicdanları değil de korkuları olduğu sürece günün birinde bu korkular için bir neden kalmadığında onu ne durduracak?”
" Bir insan nasıl ve neden kötü biri olur diye hep düşünmüştüm; belki yaptığı iyiliklerin karşılığını kötülükle olduğu için artık o da onlara benzemeye başlamıştır, belki de kaybedebileceği bir şey yoktur."