Çocuk, küpleri üst üste dizerken mutlaka renkleri ya da sayıları öğretmek değil, onun oradaki heyecanına katılmak, onunla eğlenmek, çocuk için çok daha iyi eğitici bir ilişki şekli olur.
Eğer zor bir çocukluk geçirdiyseniz ve sırtınızda geçmişten gelen yükler olduğunu hissediyorsanız, bu yaşantılar üstüne düşünüp bunlara bir anlam vermek, aynı olumsuz ilişki kalıplarını kendi çocuğumuzla da sürdürmenizin önüne geçebilir.
Çocuklar, disiplin ile dürtülerini kontrol edebilmeyi, olumsuz duygularla baş edebilmeyi ve kendi davranışlarının başkaları üstündeki etkisini anlayabilme becerisini geliştirebilmelidirler.
Görev bilinci ile yapılan, yani duygusal anlamadan, zevk almaktan ve ermekten uzak bir tutum ile yapılan bakım; bebeğin dünyayı düşmanca, soğuk ve eğlencesiz olarak algılamasına sebep olur.
Hiçbirimiz mükemmel bir çocukluk geçirmedik. Önemli olan bu mükemmel olmayan yaşantıları anlamlandırarak kendi hayatımıza ve çocuklarımıza yüklediğimiz anlamları netleştirebilmektir.
Eğer duygularımızı tanırsak, bunları kontrol de edebiliriz. Duygularına karşı karşı kapalı ve körelmiş bir ruh yapısında olan kişi, kendi ruhsal canlılığını kısıtlayacağı gibi çocukları ile kurduğu ilişkiyi de kısıtlar.
Eğer anne, geçmişten gelen çok yoğun ve hazmedilmemiş duyguların etkisi altındaysa, bu duyguları taşımakta zorlanabilir. Bu zorlandığı noktaları dışarı yansıtıp, bu duyguları bebeğine yüklediğini fark etmeyebilir.