İnsan bu yeryüzüne geliyordu, yaşıyordu, ama zamanın nasıl geçip gittiğini hissetmiyordu ve sonunda yaşam bitiyordu ve hiçbir şeyi kavramadığınızı kabullenmek zorunda kalıyordunuz, en basit şeyleri bile kavramadığınızı...
Kitabın hemen başında evin karanlığında yatağa mahkûm olmuş, ölmekte olan yaşlı bir adamın bizi beklediğini görüyoruz. Yalnız buradaki karanlık sadece mekânsal olarak değil aynı zamanda adamın zihni de karanlık. Kitabın sonuna kadar bir türlü çözemediğimiz (en azından benim) bir travma söz konusu. Acı mı çekiyor, Alzheimer hastası mı, bir tür akıl
İnsan bu yeryüzüne geliyordu, yaşıyordu, ama zamanın nasıl geçip gittiğini hissetmiyordu ve sonunda yaşam bitiyordu ve hiçbir şeyi kavramadığınızı kabullenmek zorunda kalıyordunuz, en basit şeyleri bile kavramadığınızı...
"Garip, yüzlerinde kendisine ilgi çekici gelen hiçbir şey bulunmayan, net bir biçimde hatırlanmaya değmeyen ne kadar çok insan vardı. Yoksa bunun nedeni, aniden zihninin merkezine yerleşen o insanın hatlarını hatırlamak için kendini şiddetle zorlaması, bu hatlardaki ayrıntıların artık bir yüz şeklini oluşturmaya yanaşmayıp elinden kayıp gidecekleri kadar zorlaması mıydı?"
"...iki cümlenin sürekli yerini birbirine bırakarak içinde yükseldiklerini hissetti, birbiriyle karıştırılamayan iki farklı renk gibiydiler ya da birbirini dışlayan ışık durumları gibi, o anlardan biri, onu kurtarmalıyım..."