İrfan Aktan, yazar, gazeteci.
İrfan Aktan 1981 yılında Hakkâri ilinin Yüksekova ilçesine bağlı Karlı köyünde dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı'nda yüksek lisans okudu. İletişim Yayınları'dan çıkan "Nazê/Bir Göçüş Öyküsü" ile Dipnot Yayınları'dan çıkan "Zehir ve Panzehir: Kürt Sorunu" isimli kitapların yazarı. Birgün gazetesinde editörlük yaptı. Birikim, Radikal, haysiyet.com, bianet.org gibi çok sayıda süreli yayın yanında çeşitli kitaplarda da makale ve söyleşilerine yer verildi. Nokta, Newsweek Türkiye ve Yeni Aktüel gibi dergilerde çalıştı. Bir süre İMC TV'nin Ankara Temsilciliği'ni yürüttü. Halen Express ve Bir+Bir dergilerinde çalışıyor.
Toplumsal hafıza, yaşananları hiçbir zaman unutmaz. Bir ülkede binlerce kişi kayıpsa, bunun unutulacağını beklemek hayaldir. Ayrıca psikanalizin politika bilimiyle kesiştiği önemli alanlardan biri de budur. Suç, ihlal veya acı yüklü geçmişi unutturarak bir toplumu geleceğe sağlıklı bir biçimde yönlendiremezsiniz.
Bayrağı millî bir refleksi göstermek ve bunu reaksiyoner bir tarzda yapmak, hasım olarak bellenenleri kahretmek üzere sallamak ve göstermek biraz Türk milliyetçilerine özeldir.
(...) tamam sosyalist blok dağıldı, kapitalist hegemonya çok daha ciddi bir yayılmaya yöneldi. Ama küresel kapitalizmin krize girdiği günümüzde de sola ilgi artmadı, tepkiler gerici, sağcı, ırkçı dalgaları yükseltti. Peki neden alternatif olamıyoruz?
Sizin bu soruya yanıtınız ne?
Doğrusu biz sosyalist hareketler bu soruya yanıt vermek için köklü bir düşünme, muhasebe süreci yaşamadık. Bunun en önemli nedeni, bir ideoloji olarak sosyalizmin kendini yeniden üretememesi, çoğaltamaması, zenginleştirememesidir. Az önce söylediğim gibi bütün dünyada sosyalist hareketler yükseliyor da Türkiye’de biz geriliyor değiliz. Latin Amerika’da zaman zaman sosyalizan çıkışlar oluyor ama bir müddet sonra geriliyor ve tekrar geldiğinde, örneğin en son Brezilya’da olduğu gibi daha sağa yaslanmış, daha uzlaşmacı bir programla dönüyor. Keza yanıbaşımızda, Yunanistan’da bir Syriza deneyimi vardı ve bizi, Avrupa solunu etkileme kapasitesi bulunuyordu ama onun da başarısız sonuçlarını gördük.
Bu kitabı bir kısım eksik yönlerine rağmen beğendim.Bu eksiklerden biri, birbirine yakın düşünce insanı ile yapılan röportajların dışında röportajın olmaması.
Zehir zemberek bir konu işlenmiş. Türkiye'nin hayati bir konusu ele alınmış. Ancak panzehir hep sol cenahtan aranmış.
Irkçı zihniyetin zehir terkibi olduğu bir güzel ortaya konmuş.Zehir hakikaten içimize işlemiş.
Bence bu işin panzehiri insan olmak,insana saygı duymaktan geçiyor. Terör seviciliği , ırkçı zihniyeti bırakıp insan haklarını , hukukun üstünlüğünü temel alan bir yaşam biçimini inşa etmek gerekiyor.
Baskısı bitmiş, sahaftan bulduğum pek bilinmeyen bir kitap. Yazar babaannesinin hayatı üzerine bu kitabı yazmış ve belgeselinin çekilmesinde öncü olmuş ama belgeseli bulamadım. Yayınlanabilecek bir platformda olmamasına üzüldüm umarım ben bulamamışımdır.
Kitabın ilk yarısı 1900'lü yıllardan yetmiş beşlere kadar yer yer Nazê 'nin cümleleriyle, tarihsel örgüleri ve Nazê 'nin yaşadıkları anlatılıyor aynı zamanda Nazê'nin kızlarının yaşadıkları. Kitabın ikinci yarısı ise Nazê' nin çocukları ve torunlarıyla röportaj şeklinde yazılmış. Kitabın sonunda albüm kısmı var. Nazê ve yazarın bir bahçede karşılıklı oturduğu bir fotoğraf vardı. O fotoğraf kitabı daha iyi yansıtırdı bence. Kapakta o fotoğraf olsun isterdim.
Yahudi bir kızın Kürt bir Müslüman'a kaçması ve neredeyse bir asır boyunca hissettiği yalnızlık. Gördüğü şiddet. Nazê.
" Denir ki herkes görsün diye köyün erkekleri ayda bir karılarını dışarı çıkarıp 'çamaşır yıkar gibi' döver, sonra da 'leşlerini' çekip içeri götürürlerdi. Denilir ki o
zaman erkekliğiyle nam salmayanı herkes ezerdi."
Kaynanasından gördüğü eziyet, yaktığı ağıtlar, anlattığı hikayeler.
Kitabı tam olarak anlayabildiğimi düşünmüyorum. Bu kitap iki bin beşte yazılmış ben henüz o yıl doğdum. Özgürlük anlayışının yıldan yıla bile değişebileceğini gördüm. Şimdi ben o kadınlardan daha mı özgürüm, daha mı şanslı. Sanmıyorum. Belki bazen kendimi özgür sandığım için daha tutsağım. Bu kitabı Kürt kökenli biri olarak Kürtlere dair bir bilgim olmadığı için okudum. Alabildiğimi alıp yoluma devam ediyorum.