Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İsmail Aydoğan

İsmail AydoğanEğitim ve Paradigma yazarı
Yazar
8.5/10
14 Kişi
68
Okunma
4
Beğeni
1.576
Görüntülenme

İsmail Aydoğan Gönderileri

İsmail Aydoğan kitaplarını, İsmail Aydoğan sözleri ve alıntılarını, İsmail Aydoğan yazarlarını, İsmail Aydoğan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Reklam
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
34 günde okudu
XIX.Yüzyılin başlarına kadar hemen hemen tüm ülkelerde eğitimin masumiyetinden bahsetmek mümkündü. İnsanı varlıklar içerisinde değerli yerine koyması nedeniyle masumiyetini koruyan eğitim XIX.yuzyil batı dünyasının sapma göstermesiyle insanı nesne konumuna getiren bir endüstri haline geldi. Eğitimin endüstri haline gelmesi ile sermayenin iktidarı arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu ilişki kapitalizmin doğasına uygun bir şekilde sistemlesmistir. Bu nedenle kapitalist endüstri Kuzey Amerika ve Avrupa'nin burjuva ve orta sınıfın zaferi olmasına rağmen gücün kuresellesmesiyle evrensellesmistir.
Küresel Sermaye ve Eğitimin Dönüşümü
Küresel Sermaye ve Eğitimin Dönüşümüİsmail Aydoğan · Hece Yayınları · 20242 okunma
Seküler, modern ve batı merkezli düşünme biçimlerinin hâkim olduğu Türk eğitim sistemi, şu haliyle, ne Türk, ne eğitim ne de sistemdir. Kendisine ait olmayan eğitim sisteminde yetişenler, bu nedenle, bir kimlik sorunu yaşamaktadır. Kimlik, ancak, kültürle kazanılır. Kültür temelli eğitim sistemi için, elbette, liberalizmle, neoliberalizmle ve sekülerizmle hesaplaşılması lazım. Bu fikir hesaplaşması yapılmadan bağsız, bağımsız ve hür yani kültür temelli eğitim sistemi kurmak mümkün değildir. Uzun süreden beri dillendirilen millilik yahut yerlilik söyleminin eğitim ve kültürde hayata geçiriİememesinin nedeni de, bu fikir hesaplaşmasının yapılmamasıdır. Türkiye'nin ulusötesi güçlerle, küresel sermayenin açık ya da gizli hedefleriyle, siyonizmle, tapınakçılarla fikri bir diriliş gerçekleştirerek hesaplaşması bir tercih değil, zorunluluktur. Fikri bir hesaplaşma yapmadan ayağa kalkışlar hezimete sonuçlanacaktır.
Sayfa 217Kitabı okudu
Reklam
Ortaçağ Avrupasında teolojik özellikler taşıyan ve kilisenin elinde bulunan eğitim; aydınlanmayla birlikte aristokrasinin ruhban sınıfına savaş açmasıyla seküler bir hal almaya başlamıştı. Bu aynı zamanda eğitimin içeriğinde yer alan dini öğelerin tamamının temizlenmesini de gerektiriyordu.” 'Tanrı inancına savaş açan ve bu inancı eğitimden temizlemek için büyük çaba harcayan Pozitivizm, bu amaca, her ülkede yer alan temsilcileriyle ulaşmıştır. Bu amacın gerçekleştirilmek istendiği ülkelerden biri de Türkiye'dir. Türkiye'nin stratejik önemi hem jeopolitik konumundan hem de tarihi olarak Müslüman dünyasında etkili oluşundan kaynaklanmaktaydı. Eğer pozitivizm Türk milletinde yayılabilirse diğer ülkelerdeki Müslümanlara da yayılacağını düşünüyorlardı. Bu maksatla 1863 yılında müfredatı müspet derslerden oluşan Robert Koleji açılmış ve pozitivizm Türkiye girişine ortam sağlanmıştır.258
ABD menşeili okullarda yetişenler ülkelerine döndüklerinde Amerikan mandasına girmeyi bile savunmuştur. Amerikan mandasına girmeyi isteyenler arasında, Rockefeller Vakfının finansal destek sağladığı Amerikan kolejinde eğitim gören Halide Edip Adıvar ve Rockefeller Vakfı tarafından finansa edilen Colombia Üniversitesinde!9” öğrenim gören Ahmet Emin Yalman da bulunmaktadır.'8 Halide Edip Adıvar (1882—1964) Türk eğitim ve siyasi tarihinde rol oynamıştır.
Sayfa 126Kitabı okudu
Avrupada derinlikli ve çok boyutlu bir şekilde oluşturulan siyası, iktisadi, beşeri ve toplumsal sorunlar arasında en önemli olanı, insan tipinin ve yeni bir toplumun idealize edilmesi ve diğer kurumlar ve eğitim yoluyla bu ideal insan tipinin yaratılması mücadelesidir. İşleyiş biçimi, yapıları ve kurumsal alanlarıyla toplum formatlandı, Birey kavramı ilk olarak 1830'larda kullanılmaya başlandı. En son birim ve bölünemeyen parça anlamında insana vurgu yapıldı. Kadın ya da erkek fark etmediğinden vurgulanan insan aslında kimliksiz. di. Erkek ve kadın eşit hak ve sorumluluklara sahip olduğundan toplumun en küçük yapı taşıydı. Birey tekil bir karakter göstererek “fert” “ten farklı bir anlam taşıyordu. Birey ontolojisini ve mevcudiyetini kendisine borçluydu. Bu varlığın yaşam enerjisi ve cevheri aklıydı. Birey aklıyla hayatını kolaylaştırabilir, insanlığın sınırlarına zorlayabilir, tabiata hükmedebilir ve her türlü problemini çözebilirdi. İnsanoğlu artık Tanrıyı yeryüzüne indirmişti. Kökenleri XII. yüzyıla dayanan insanlığın yeni dini hümanizm, karadul gibi beşeriyete sızmakta ve beyinleri çökertmekteydi. İnsanoğlu Hümanizm ile kendine tapan bir canlıya dönüştü. Buna da sonradan homodeus*” dediler.
Reklam
Bir ülke egitimiyle bir egitim ogretmeniyle bir ogretmen idealiyle var olur.
Egitim insanı vicdanın emrine sokabilme çabasından ibaret bir süreçtir.
Egitim sistemleri kişileri önemli değil değerli kilmakla mükelleftir.
194 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.