İsmail Süphandağı

Batı ve İslam Arasında Oryantalizm yazarı
Yazar
9.0/10
2 Kişi
15
Okunma
4
Beğeni
1.555
Görüntülenme

En Yeni İsmail Süphandağı Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İsmail Süphandağı sözleri ve alıntılarını, en yeni İsmail Süphandağı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sahte şiir, sahte karanfilin ayartıcı yönüyle ilişkilendirilebilir. Sahte şiir insana; sonsuzluk, özgürlük ve onur zemininden hitap etmez. İnsanı, fani olanın önemsizliğine odaklamaz. Ona ruhun var oluş acısını duyurmaz. Ontolojik bakışla konuşmaz. Sızlanma ve acınma etrafında döner. Sahte şiir, şiiri bir şeylerin aracı haline getirir. Çoklukla da ben'in emrine verir ve başkaları üzerinde tahakküm kurmak, başkalarına kendini beğendirmek veya şu bu gibi amaçlara hizmet eder. O, okurun ilgisini şaire çeker, şiirde söylenene çekmez ve okuru düşündürmez. Hedefi zaten okuru düşündürmek değildir. Okurun merhametini veya acıma duygusunu harekete geçirir.
Bilgi, tüm zamanlar içinde geçerli kesinliğe ulaştığında umduğu otoriteye de sahip olur. Bu durum o bilginin oturduğu tahtın kolayca sarsılamayacağı anlamına gelir.
Sayfa 148 - Gece kitaplığıKitabı okudu
Reklam
Eğer dilsiz, konuşmasız bir dünyada yaşamak mümkün olsaydı muhtemelen pek çok yargı, herhangi bir kalıba dökülmeden zihnin kütlesiz, şekilsiz, kalıpsız göklerinde yavaş yavaş bulut gibi dağılır yok olurdu.
Sayfa 11 - Gece kitaplığıKitabı okudu
İnşallah kelimesi, kullanıldığı bağlam veya bağlamlar itibariyle günlük dilde sıklıkla kullandığımız bir ifade formudur. Geçmişte yapıp ettiğimiz her şey Allah'ın izin vermesiyle mümkün oldu. Şu anda yapıyor olduğumuz da Allah'ın izin vermesiyle yapılmakta, gelecekte yapıp edeceklerimiz de Allah'ın izin vermesiyle olacaktır. Ne ki geçmişte ve şimdide yapılanlar, onların gerçekleşmesi için insanın gücünün dışındaki diğer etmenlerin vücuduyla oldular ve oluyorlar. Fakat gelecekte yapıp eyleyeceklerimiz için insanın gücünün dışındaki etmenlerin vücudu ve devamı kuşkuludur. Ayette de yer verildiği haliyle örneğin “bunu yarın yapacağım”” dediğimizde, evrenin yarın O işi yapacağımız ana kadarki tüm hâlle rinin devamına güç yetirebilme iddiasına bir şekilde eklemlenmiş oluruz. Böyle bir iddiayı taşıyarak bu cümleyi kuruyor olmasak bile en azından evrenin sürekliliğini sağlayan bir iradeden gafil oluşumuz, bir yönüyle hem incitici hem de bencilcedir. Elbette bu düşünce, insanın içinde yer aldığı evrenin işleyişine kendini bir şekilde kattığı ve yaşamının onlarla beraberliğini kavradığı anda zarafetini gösterir. Çünkü gelecekte yapıp eyleyeceklerimiz hususunda kullandığımız kesin dil, sadece dışımuzdaki iradenin yok sayılması anlamına gelmez aynı zamanda varlık üzerinde egemen bir konumda bulunduğumuz anlamına da gelir. Dolayısıyla “inşâallah”sız bir dilin, kibrin elinde biçimlenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Varlık içinde hem onun bir parçası hem de ilahi
İnsanı, kesinlikten uzak kalmaya zorlayan sebeplerden biri de kalbin hâlleridir. Nitekim Nursi, 'tecdid-i iman” terkibiyle kalpte imanın sürekli yenilenmesi gerektiğini vurgular. Çünkü insanın, hep aynı hâl üzere kalması pek kolay değil. Necip Fazıl'ın “Boşuna gezmişim, yok tabiatta / içimdeki kadar iniş ve çıkış/ mısraları da kalbin hâline gerçekçi bir göndermedir. Dolayısıyla insanın hep aynı hâl üzere kalmak noktasında kendinden emin olamaması, onun ihtimaller üzerine kurulu olduğunu ima eder. Allah resulünün (asm) bir hadislerinde geçen “kalbimi dinim üzere sabit kıl" duası da bunu gösterir. Bir yönüyle insanın hep teyakkuzda olmasını gerekli kılan bu durum, dil zemininde ise onun kesinlik ve zorunluluk içeren dil kullanımından uzak durması gerektiğini belirtir. Aynı zamanda mutlakçı bakış açısıyla bir başkasını kendi düşünce ve eğilimlerimize göre şekillendirmenin ne denli haksızlık içerdiğini ortaya koyar.
İnsan ile varlık arasındaki münasebet, Nursi'nin gözünde bu tecellileri okumak üzerine kurulu bir yapıya dayanır. Öyle ki her görünüş, bir ayna görevi üstlenir ve kendi dışında bir anlamı duyurur. Varlığın hukukunun korunması bu bakımdan bir gereklilik olarak ortaya çıkar. Bu durumu örnekleyen davranışları Said Nursi'nin hayatında görmek mümkündür. Örneğin köpeğin gıybetinin yaptırılmaması, yemeğindeki taneleri karıncalarla bölüşmesi, çamaşır ipindeki sinekleri rahatsız etmemek için onların bir başka yere asılmasını önermesi gibi birçok davranışı vardır ki bunlar, varlığın birer tecelli mekânı olarak okunmasına dayanır. Bu bakış açısı ondaki rikkatli duyuşun de kaynağını oluşturur. Hiçbir varlık çünkü bir öteki olarak görülmez. Dilin, insanın yaşamı nereden okuduğu ve onu nereden gördüğüyle olan yakın ilgisini örneklemesi bakımından Nursi'nin yaptığı teşbihler, rikkatli bir kalbin dile yansımasını örneklemesi bakımından da oldukça lezzetlidirler. Yaban arıları için yaptığı “sinek taifesinin eşkiyası' benzetmesi bunlardan sadece biridir.
Reklam
44 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.