İsmail Süphandağı

Batı ve İslam Arasında Oryantalizm yazarı
Yazar
9.0/10
2 Kişi
15
Okunma
4
Beğeni
1.554
Görüntülenme

İsmail Süphandağı Gönderileri

İsmail Süphandağı kitaplarını, İsmail Süphandağı sözleri ve alıntılarını, İsmail Süphandağı yazarlarını, İsmail Süphandağı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sahte şiir, sahte karanfilin ayartıcı yönüyle ilişkilendirilebilir. Sahte şiir insana; sonsuzluk, özgürlük ve onur zemininden hitap etmez. İnsanı, fani olanın önemsizliğine odaklamaz. Ona ruhun var oluş acısını duyurmaz. Ontolojik bakışla konuşmaz. Sızlanma ve acınma etrafında döner. Sahte şiir, şiiri bir şeylerin aracı haline getirir. Çoklukla da ben'in emrine verir ve başkaları üzerinde tahakküm kurmak, başkalarına kendini beğendirmek veya şu bu gibi amaçlara hizmet eder. O, okurun ilgisini şaire çeker, şiirde söylenene çekmez ve okuru düşündürmez. Hedefi zaten okuru düşündürmek değildir. Okurun merhametini veya acıma duygusunu harekete geçirir.
169 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Öncelikle kitap hakkındaki düşüncelerimi ifade etmeden önce bu eserin biz okurlara edebiyat ve fark arasındaki ilişkiyi anlatan değerli hocama teşekkür ederim. Biraz da içeriğinden bahsetmek istiyorum, on bölümden oluşan kitabın ilk yazısında ötekileştirme ve fark üzerinde durulmuştur. Ötekileştirmenin tehlikeli tarafı anlatılmıştır, ikinci yazı Adalet Ağaoğlu' nun öykülerinde insan'a bakışı, Kemal Tahir' in roman ve gerçekliğe değinileri, Tanpınar ın gelenek ve tenkit hakkındaki görüşleri, altıncı yazıda modern Türk şiiri Cahit Zarifoğlu' nun dilinden anlatılmaktadır. Yedinci yazıda Sezai Karakoç un şair ve düşünür olarak diriliş düşüncesi etrafında irdelendi, sekizinci yazı sanatta yapay ile gerçeklik arasındaki fark üzerinde duruldu, mizahın bozuma uğratıcı tarafı ve son yazı mutlakçı dil kavramı üzerinde kısaca ele alındı. Okumaya karar veren arkadaşlar, adından da anlaşılacağı üzere içeriği tamamen birçok yazar ve şair in kaleminden notlar çıkarılarak yer yer osmanlı türkçesi kelimeleri de barındırıp bahsi geçen konu hakkındaki düşünceleri ifade edilmeye çalışılmıştır. Roman havasında bir yazı beklemeyin, biraz akademik bir yazı üslubuyla bazı yerlerde örnekler verilerek mesele üzerinde karşılaştırılma yoluyla okura farklı bir bakış açısı kazandırmak amaçlanmıştır, bunu yaparken de hece, dergah, muhayyel gibi bazı dergilerin yazılarından hareketle gözden geçirilip sunulmuştur. Bu yazdıklarımı dikkate alarak okumanızı tavsiye ederim.
Edebiyat ve Fark
Edebiyat ve Farkİsmail Süphandağı · Gece Kitaplığı · 20233 okunma
Reklam
Bilgi, tüm zamanlar içinde geçerli kesinliğe ulaştığında umduğu otoriteye de sahip olur. Bu durum o bilginin oturduğu tahtın kolayca sarsılamayacağı anlamına gelir.
Sayfa 148 - Gece kitaplığıKitabı okudu
Eğer dilsiz, konuşmasız bir dünyada yaşamak mümkün olsaydı muhtemelen pek çok yargı, herhangi bir kalıba dökülmeden zihnin kütlesiz, şekilsiz, kalıpsız göklerinde yavaş yavaş bulut gibi dağılır yok olurdu.
Sayfa 11 - Gece kitaplığıKitabı okudu
İnşallah kelimesi, kullanıldığı bağlam veya bağlamlar itibariyle günlük dilde sıklıkla kullandığımız bir ifade formudur. Geçmişte yapıp ettiğimiz her şey Allah'ın izin vermesiyle mümkün oldu. Şu anda yapıyor olduğumuz da Allah'ın izin vermesiyle yapılmakta, gelecekte yapıp edeceklerimiz de Allah'ın izin vermesiyle olacaktır. Ne ki geçmişte ve şimdide yapılanlar, onların gerçekleşmesi için insanın gücünün dışındaki diğer etmenlerin vücuduyla oldular ve oluyorlar. Fakat gelecekte yapıp eyleyeceklerimiz için insanın gücünün dışındaki etmenlerin vücudu ve devamı kuşkuludur. Ayette de yer verildiği haliyle örneğin “bunu yarın yapacağım”” dediğimizde, evrenin yarın O işi yapacağımız ana kadarki tüm hâlle rinin devamına güç yetirebilme iddiasına bir şekilde eklemlenmiş oluruz. Böyle bir iddiayı taşıyarak bu cümleyi kuruyor olmasak bile en azından evrenin sürekliliğini sağlayan bir iradeden gafil oluşumuz, bir yönüyle hem incitici hem de bencilcedir. Elbette bu düşünce, insanın içinde yer aldığı evrenin işleyişine kendini bir şekilde kattığı ve yaşamının onlarla beraberliğini kavradığı anda zarafetini gösterir. Çünkü gelecekte yapıp eyleyeceklerimiz hususunda kullandığımız kesin dil, sadece dışımuzdaki iradenin yok sayılması anlamına gelmez aynı zamanda varlık üzerinde egemen bir konumda bulunduğumuz anlamına da gelir. Dolayısıyla “inşâallah”sız bir dilin, kibrin elinde biçimlenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Varlık içinde hem onun bir parçası hem de ilahi
İnsanı, kesinlikten uzak kalmaya zorlayan sebeplerden biri de kalbin hâlleridir. Nitekim Nursi, 'tecdid-i iman” terkibiyle kalpte imanın sürekli yenilenmesi gerektiğini vurgular. Çünkü insanın, hep aynı hâl üzere kalması pek kolay değil. Necip Fazıl'ın “Boşuna gezmişim, yok tabiatta / içimdeki kadar iniş ve çıkış/ mısraları da kalbin hâline gerçekçi bir göndermedir. Dolayısıyla insanın hep aynı hâl üzere kalmak noktasında kendinden emin olamaması, onun ihtimaller üzerine kurulu olduğunu ima eder. Allah resulünün (asm) bir hadislerinde geçen “kalbimi dinim üzere sabit kıl" duası da bunu gösterir. Bir yönüyle insanın hep teyakkuzda olmasını gerekli kılan bu durum, dil zemininde ise onun kesinlik ve zorunluluk içeren dil kullanımından uzak durması gerektiğini belirtir. Aynı zamanda mutlakçı bakış açısıyla bir başkasını kendi düşünce ve eğilimlerimize göre şekillendirmenin ne denli haksızlık içerdiğini ortaya koyar.
Reklam
49 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.