Ben, bir işte nasıl muvaffak olacağımı düşünmem. O işi başarmak için nelerin engel olabileceğini düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı, iş kendiliğinden yürür.
Atatürk’ün arkadaşlarından biri, yazdığı bir kitapta, “Kadın toplumun süsüdür. “ cümlesini kullanır. Atatürk bu cümleyi çizmiş ve şöyle yazmıştır: “Biz kadınlar için böyle düşünmeyiz … Kadın varlığı, ulusun binbir noktadan temelidir!..
Mustafa Kemal Atatürk, Bursa’dadır. Onu görmek için toplanmış kalabalığın içinden bir yaşlı kadın kendini neredeyse fırlatır Gazinin önüne; heyecandan nefesi tıkanarak sorar:
“Beni tanıdın mı?”
Ve yanıt beklemeden ekler:
“Ben Hacer teyze... Sizin Selanik’ten komşunuzum. Bir oğulcuğum var, Devlet Demir Yollarına girmek ister. Sen de “Alsınlar.” demiştin hani. Ama gene de almadılar. N’olur, bir defacık daha söyleyiver de alsınlar.”
Mustafa Kemal’in gözleri parlar:
“Almadılar mı? Ben söylediğim halde almadılar mı?”
“Almadılar ya... Sen söylediğin halde almadılar.”
Atatürk sesiyle, tüm yüzü, tüm varlığıyla mutludur:
“İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak.”
Sevgiyle, saygıyla tekrarladı:
“Evet, işte Cumhuriyetten beklediğimiz...”
Dediğim gibi, hiçbir faninin dayanamayacağı bir çalışma tarzı vardı Atatürk’ün. Yaptığı plan tam anlamıyla gerçekleşinceye kadar aralıksız çalışırdı. Çalışmasıyla arasına hiçbir şeyin girmesine izin vermezdi. Ne uyku, ne açlık, hatta ne de hastalık…
YURTTA SULH , CİHANDA SULH!
İnsanların, insanlığın, tüm güzelliklerin kurtuluşu olan bu “sır” ra ; taa o zamanlarda, cesetten piramitler karşısında mı ermişti Mustafa Kemal Atatürk?