Dostoyevski dini yasaklamalardan özgürleşmenin (her şeye izin veren) ahlaki bir erozyona yol açtığını savunmuştur. Daha ileriye giderek Kierkegaard sınırsız imkan hissinin, bu “baş döndürücü özgürlüğün” kişiyi derinden sarstığını ve ontolojik bir korkuya yol açtığını ileri sürmüştür.