Diğer Nietzsche anlatımlarından biraz daha farklı bir kitap olmuş. Genelde yazarlar, düşünürler Nietzsche'den ne anladıklarını, Nietzsche'nin ne anlattığını yazar ve aktarmaya çalışırlar ancak Derrida, Nietzsche üzerinden kendi felsefesini anlatmış bu kitabında. Derrida'nın batı metafiziğine ve hristiyan ahlakına karşı çıkışı Nietzsche ile hemen hemen aynı konumdadır. İki düşünür de felsefenin toplumdan koparılışının sorumlusu olarak batı metafiziğini görürler ve bu ölü kolu kesip atmak için yazarlar.
Sınır vardır her zaman önümüzde ve her kim olursak olalım bir sistemin içerisinde ''uyumlu'' olarak yaşamaya zorlanıyor ve buna yönlendiriliyoruz. Yönlendiren dahi uyumsuz kaldığı noktada kendiliğinden oluşan toplumsal ahlaka göre kendini konumlandırıyor tekrardan... ve bu sınırlı döngü içerisinde devinip duruyorken kendisine çizilen bir sınırın olduğu görüyor kimi insanlar. Bu sınır farkındalığı insanın artık içinde çürümeye bırakıldığı toplumdan uzaklaşmasına neden olan bir olgu. İşte Derrida, Nietzsche'ler derken toplumdan ve toplumun doğruları, ahlakı, iyi ve kötü dediği her şeyden uzaklaşarak kendi gerçekliğinde bu kavramların ötesine yani sınırın öteki tarafına geçen insanları kastediyor.
Kitap mükemmel bir Nietzsche yapıbozumu örneği... Biraz gecikmeli yazdım incelemesini ancak Nietzsche üzerinden kendini anlatması Derrida'nın oldukça güzeldi. Bunu felsefi anlamda yapması bir hayli özgün kılıyor kitabı. Mutlaka okuyun derim. Keyifli okumalar.