Jane Bowles (1917-73): New York'ta Jane Auer adıyla doğan yazar, 1938'de Paul Bowles'la evlendi ve bir süre yurt dışında çeşitli yerlerde kaldıktan sonra 1948'de eşiyle birlikte Fas'ın Tanca şehrine yerleşti. Her ikisi de eşcinsel olan çiftin bu eğilimleri evlilikleri sırasında da devam etti. Yazarın Ağırbaşlı İki Hanımefendi adlı romanı 1943'te yayımlandığında tüm dünyada şaşkınlıkla karşılandı ve eleştirmenler tarafından avangard romanın kilometretaşlarından biri sayıldı. Ömrü boyunca bu roman dışında In the Summer House (Yazlık Evde) adlı bir oyun ve tek kitapta toplanan altı kısa öykü yazan Bowles, Going to Massachusetts (Massachussetts'e Gidiş) ve Out in the World (Dışarıdaki Dünyada) adlı iki romanını bitiremeden 1957'de felç geçirdi. Zaten ciddi sağlık problemleri olan Jane Bowles'un edebiyat yaşamı bu rahatsızlığın kalıcı etkileri nedeniyle tamamen sona erdi. Edebiyat alanında verdiği eserler kadar özel yaşamıyla da daima tartışma konusu olan yazar İspanya'nın Málaga şehrindeki bir sanatoryumda hayata gözlerini yumdu.
Jane Bowles, Güzel Bir Okuma Vadediyor
Kısa denilecek bir hayat yaşayan Jane, büyük iki eser bırakarak ayrılmış edebiyat dünyasından. Böyle yazarların kısa süren edebiyat yaşamlarına rağmen kaleme aldığı eserler her zaman onları bize hatırlatacaktır ve onları unutturmayacaktır, en azından kaliteli okumalar yapanlar tarafından unutulmayacak diye
“Saçma tiyatro’ geleneğinden beslenerek yaşamın absürdlüğünü, birey-birey, birey-aile, birey -toplum iletişimsizliğini vurgulayan birbirinden güzel öykülerle selamlıyorum sizi.
“Elalem örgütünün” dayattığı otoriteyi ve kabuğunu kıramamış bireyin içsel şartlanmalarını ironinin dayanılmaz hafifliği ile kuşatarak nahif ama çarpıcı cümleleriyle yerle yeksan eden Jane Bowles ile…
Niceliğin değil niteliğin öne çıktığı, rüzgarı yazmanın acı verici hazzından menkul öyküler.
Okumaktan en çok keyif aldığım Araf’tan “ikilemler” dünyasından seslenmiş bize.
Düş ile gerçeğin, dişil ile erilin, günahın baştan çıkarıcılığı ile arınmanın kefaretinin ve daha nicelerinin dualitesinden …
Demem o ki bunca edebi yeteneğine rağmen hayatı boyunca bir roman (Ağırbaşlı İki Hanımefendi), bir oyun (Yazlık Evde) ve bu kitaptaki altı kısa öykü harici bir şey yazmayan, tasarladığı iki romanını da tamamlayamadan felç geçiren Jane Bowles’ın literatüre armağan ettiği eserleri ıskalamayalım.
Amerikan yazar Jane Bowles, bu kitapta topladığı 6 öykü ve 1 oyunla kendine özgülüğü ve geride çok az eser bırakmasına rağmen gerçek yazar olmayı kanıtlamış kanımca. Her öyküye sakince girizgah yaparken ilerleyen sayfalarda ne olduğunu ve nasıl olduğunu metinden hiç koparmadan başaran nadir bir anlatım. Bitmesin diye o kadar uğraştım ki. Bir öykü sever için hazine. Dilimize kazandırılmış bir kitabı daha var yalnızca onun da basımı yok, çok üzücü ama orijinal eserlerine de muhakkak bakarım. Henüz baskısı tükenmeden bulursanız direkt kapın derim.