Jean Mesqui

7.0/10
1 People
3
Reads
0
Likes
392
Views

Jean Mesqui Quotes

You can find Jean Mesqui quotes, Jean Mesqui book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Ortaçağ şatolarının mimarisinde biçim önemli bir rol oynuyordu. Mimarların arayışları çoğunlukla işlevsel, özellikle savunmaya dayalı ölçütlerden yola çıkarak değerlendiriliyordu. XII. yüzyıl ortasında Etampes'ta inşa edilen güzel kule dört yaprak şeklinde bir araya getirilmiş dört yarım silindirden oluşmuştur. Amaç muhtemelen, dikdörtgen plandan kaynaklanan ölü açıları ortadan kaldırarak daha iyi bir takviye sağlamaktı. Ama bu yaklaşımda, iç mekânın sunduğu mimari zenginlik ve dairenin kavramsal kudreti unutuluyordu. Bosaj ile silindirden çıkan mahmuzlu planın birleştirildiği Carcassonne kuleleri gibi salt askeri bir yapıda bile tasarımın savunma işlevine ağır basması apaçık görülür. Böyle mahmuzların verimliliği epey aldatıcıydı, buna karşılık, yarattığı kuvvet izlenimi sayesinde, mimari etkisi yabana atılamayacak derecede büyüktü.
Beki Kulesi ya da “Bergfried”
Germen etkisi altındaki bütün bölgelerde, başkule çoğunlukla simgesel bir rolle sınırlıydı, sadece gözetleme işlevi sunuyordu. Vosges'dan Bohemya'ya, Hersiniyen dağ çemberinin bütün doruklarında Alsace ve Germen Bergfried'leri yükseliyordu. Bu tekişlevli yapı dizisi Germen topraklarıyla sınırlı kalmadı; XI. ve XII. yüzyılda başka bölgelerde, Limousin, Languedoc ve Aşağı Provence'ta da bu yapılaşmaya rastlanıyordu. Zemin alanı sekiz metrekareden düşük olan ve her katında küçücük boş odaların bulunduğu dörtgen ya da dairesel kulelerdi bunlar. Derebeylik statüsünü dayatmak için yükseklik belirleyiciydi.
Reklam
Konut olarak kullanılan mekânların dekoru zenginlik, lüks ve şatafat göstergesiydi. Salonların çoğunda, duvarlarda sıva üstüne turnuva sahnelerinin, savaş sahnelerinin (Avio Şatosu'ndaki gibi), av sahnelerinin tasvir edildiği resimlerin, hatta sadece sahte duvar kaplaması dekorlarının bulunduğu, günümüzde sıklıkla unutulmaktadır. Bu sanelemeye tavanlar da katkıda bulunuyordu.
Tepe kuşakları
Bir yapının savunulması yaklaştığında, yapının yukarı kısımlarından yere atış yapılmasına dayanan dikey bir takviyeyle yapının yakın çevresinin güvence altına alınması gerekliydi. Dolayısıyla her tahkimat dışarı doğru taşan takviye düzenekleriyle donatılıyordu. Başlangıçta, ahşaptan inşa edilmiş, zemininde açıklıklar bulunan, çıkmalı devriye yolları söz konusuydu. XV. yüzyıla kadar kulelerin tepelerini süsleyen öğeler, çıkma ahşap matrislerdi. O dönemden kalma örnekler Motte-Feuilly ya da Culan Şatosu'nda görülebilir. Bu düzeneklerin yapısal önemi öyle büyüktü ki tahkimatların genel bir öğesi haline geldi. (...) Doğal evrim sonucu ahşap iskeletin yerini duvar işçiliği aldı. XII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ahşap matrislerin yerine yapıdaki payanda ayaklara dayanan taş konsollar geçti.
Kale ya da şato dendi mi, aklımızda hemen canlı görüntüler belirir: Silah kuşanmış şövalyeler, rüzgârda dalgalanan sancaklarıyla kale burçları, kuyulu zindanlar ve yeraltı mahzenleri. Hayal gücü kendini dayatır: Bir yanda Robin Hood, Ivanhoe, turnuvalar, saray aşkı (amour courtois), diğer yanda işkence odaları. Ama Ortaçağ'ın şatosu bambaşka bir şeydi: Her şeyden önce bir iktidar ve fetih odağı, yönetim merkezi ve derebeyinin konutuydu. Saldırılara direnmek için istihkam edilmiş ve savunma öğeleriyle donatılmış bir yapıydı. Savunma kalkanının içinde az çok şatafatlı bir biçimde düzenlenmiş, oturum amaçlı binalar toplamı da şatoya atfedilebilecek bir başka tanımdır.
Gece birçok kişinin aynı mekânda yatması Ortaçağ'da sık rastlanan bir durumdu. Bununla birlikte zaman ve statü açısından evrim, yavaş yavaş, ayrı dairelerin ya da özel odaların, en azından yüksek rütbeli kimseler için tasarlanmasına yol açtı.
Reklam
Ateşli silahlar XIV. yüzyılın ortasından itibaren ortaya çıktı ama çok tedricî bir biçimde değişikliklere yol açtı. 1400'lü yıllardan itibaren ok mazgalları uygun duruma getirildi; önce, orta kalibredeki toplarla ateş etmeye izin verecek top mazgalları açıldı; sonra da yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren omza alınabilen silahlarla ateş etmeye uygun mazgallar yapıldı. 1460'lı yıllarda inşa edilen Rambures Şatosu tasarımın sadece ok atışına göre ayarlanmakla kalmayıp gülleye karşı direnmek üzere de değiştirildiğini gösteriyor. Masif şato, birbirine omuz vermiş, kalın duvarlı, altı adet dairesel bodur kuleden meydana gelmiştir. Düşman top atışlarından korunabilmek için alçak olan bu kulelerin çok kalın duvarlarında (çoğunlukla beş metreden fazla) hafif silahlar için küçük açıklıklar vardı sadece; ağır silahlar terasa alınmıştı.
1230 yıllarında kral Saint-Louis tarafından inşa edilen Angers Şatosu, devasalığı ve yarattığı güç izlenimi açısından, çağdaşı Coucy Şatosu'yla boy ölçüşüyordu. Başkulesi yoktu ama eşsiz bir dizi dairesel kulesi vardı; kulelerin her biri on sekiz metre çapında, birbirinden otuz metre mesafedeydi ve çok sayıda ok mazgalıyla donatılmıştı. Ön kapıdaki Champs kapısı iki kuleyle çerçevelenmiştir. Bu iki kulenin arasında kemer üstüne inşa edilmiş bir tepe mazgalı bulunmaktadır.
Akitanya düklerinin Poitiers'deki sarayı, birbirine konut binalarıyla bağlı bir başkule (Maubergeon Kulesi) ve bir büyük salondan meydana gelmişti. XIII. yüzyılın en başında büyük salon İngiltere kraliçesi Akitanya'lı Aliénor tarafından, bir kraliçeye yaraşır kocaman oranlarda yeniden inşa edildi. Roma kemerleri ve yükseğe yapılmış pencereleriyle üç duvar kalmıştır ve büyük salon İngiliz tarzına uygun olarak düzayaktır. XIV. yüzyıl , sonunda saray, Berry Dükü Jean tarafından baştan sona yeniden yapılandırılmıştır: Maubergeon Kulesi'ne kaplama yapılarak kule bir konut-kule haline dönüştürülmüştür; dışarıdan aile üyelerinin heykelleriyle süslenen dükün odası bu kulede yer almaktadır. Büyük salona gelince, buraya yeni bir kalkan duvarı yapılmıştır. Üç şöminesiyle bir mimari mücevher olan duvarda, şöminelerin boruları ince Gotik vitrayların arkasından geçmektedir. Dük sekisindeki iki kapıdan büyük salona hâkim bir tribüne çıkıyor ya da yandaki iki sarmal merdivenden köşelerdeki kulelerin tepesine ulaşıyordu.
Çoğunlukla oda küçük ek alanlarla, inziva mekânları ya da çalışma odalarıyla tamamlanır. Prens ya bir yakınıyla buraya çekilir ya da burada okur; bir başka eklentide, prensin resmi minyatürcüsü elyazılarından birine tezhip yapar. Bu mahremiyet alanları, özel odaya kadar giren kamusal yaşamın dışına çıkmak için gerekliydi.
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.