Bir insanın bedenini para kazanmak için kullanmasında da yanlış bir şey yoktur -bir anlamda, hepimiz bunu yapıyoruz ve hepimiz başkalarının ih tiyaçlarını karşılıyoruz.
Karşı cinsi tercih edenler eşcinsellik fikrinden tiksinti duyabilir ve başkalarındaki eşcinsel dürtüleri anlayamayabilirler, ama bunun bir anlamı varsa o da hayal gücünün zayıflığını gös termesidir -her şeyden önce, eşcinseller de karşı cinsle girilen iliş kiler hakkında aynı şeyi hissedebilirler.
bir kişiye aşık olmakla bir kişiye cinsel ilgi duymak, alışıldığı üzere, karşı karşıya
getirilir.
Cinsel çekicilik sıklıkla "yalnızca fiziksel" ve hayvan yanımızın parçası olan bir şey olarak betimlenirken, aşık olmak bu fiziksel çekimin üzerinde ve ötesinde bir şey olaak düşünülür
gerçekten de, hatta denir ki, ideal aşk şeylerin fiziksel yanlarıyla "kirlenmemiş" manevi aşktır. Böylesi bir görüş, bence, iki hataya düşmüştür. Birincisi cinsel çe kimin doğasıyla ilgili bir hatadır; ikincisi ise, öz olarak, kim olduğumuz hakkında düşülen bir hatadı
Denir ki, masum bir kişiyi mağdur etmek yanlış olmasına rağmen suçluyu mağdur etmek yanlış değildir, çünkü o zaman suçluların mağduriyeti başkalarını mağdur etmelerinin bedelidir.
Bir kişinin geçmişteki kötü davranışı neden cezayı haklı çıkarsın? Ceza başkalarına verilen zararı ortadan kaldıramaz; ara bamı çalan hırsız vaktini cezaevinde geçirmek suretiyle benim uğradığım kaybı telafi edemez; sonuç sadece benim kaybıma suç lunun kaybının eklenmesidir. Göründüğü kadarıyla sonuç, hırsızın cezalandırılmamış olması halinden sanki fiilen daha kötüdür ve ceza haklı çıkarılmamıştır.
Ahlâk felsefesi, eğlenceli ama zor bir alan. Ahlâkı tanımlamak bile başlıbaşına bir mesele. Mantıkla sınandığında saçma görünmeyen bir ahlâk kuralı neredeyse yok. Üstelik, istisnası olmayan bir ahlâk kuralı da bulunmuyor. Bu yönden keyfî, yapay ve rastgele olduğunu söyleyebiliriz. Çok fazla insan, sonsuz sayıda farklı koşul ve bunların her biri için daha arzu edilir sonuçlar mevcut. Toplumun, teknolojinin ve değerlerimizin zaman içinde değişmesi de ahlâkın kayganlığını artırıyor. Çoğu zaman dinden güç alması ise, onun hakkında burada sayılanları geçersiz hâle getirmiyor.
Bununla birlikte, onun tamamen bireysel bir mesele olduğu da iddia edilemez. Her şeye rağmen, tarihin belli bir ânında, belli bir toprak parçası üzerinde yaşayan insanların işbirliği yapabilmelerini mümkün kılıyor. Kanun, din ve gelenek ile iç içe geçmiş bir vaziyette, toplumsal barış ve uzlaşma ihtimalinin başka bir yüzünü oluşturuyor.
"Tümü anlaşılmayanın tümü de bırakılmaz" anlamına gelen bir Arap atasözü vardır. Çoğu zaman olduğu gibi, burada da ölçüyü tutturmak sorunu ile karşı karşıyayız. Sanırım, istisnalardan yılmayan genel bir ahlâk kuralı veya teorisi oluşturmaya çalışmaktan vazgeçilmemeli.
Kitap, kapağında da yazdığı gibi, bu çetin tartışmalara bir "giriş".
Ahlak Felsefesi çok komplike bir konu. Bulunduğu dönemin koşullarına göre update yapılması gerekiyor. Temelinde tartışılan kavramlar her zaman aynı olmuştur ama dönemin koşullarına göre o kavramın içine sokulabilecek yeni değerler türer. Örneğin; ötenazi tartışması, sanal dünyanın netiketi kavramı, taşıyıcı anne durumları gibi, 21.yy meşgaleleri ahlak felsefesi içine girilip yeniden yorumlamaya muktedir konulardır.
Bu kitabı okumak için öncelikle ahlak felsefesine hakim olmak gerekiyor. Teorik ahlak görüşlerinin örneklemlerini sağlayan bir kitap. Güncel birçok ahlaki davranışları ele alıp teorilerin karşılaştırılması ile irdeliyor.
Ben, ileriye dönük bir ahlak felsefesi tartışması konusunu da buraya not etmek istiyorum.
Birkaç nesil sonra değişen iklim, ekonomi, sosyolojik, dejenere din durumlardan kaynaklı olarak “İnsan üremeli mi?” diye bir sorunsal ortaya çıkıp, çok geniş kapsamlı tartışılacağını düşünüyorum. Bireyler, hiçbir baskı altında kalmadan, üremenin gerekliliği üzerine sorgulamalar yapacaklardır.
Antinatalizm daha çok gündeme gelecek, genetiği sağlam insanlar dışında üremenin primitif bir davranış olduğu yaftalaması yapılacak. İşte o zaman, ahlak felsefesinin zirve konusu “Üremek etik midir?” olacaktır.
Neyin iyi neyin kötü, herkese göre değişebilen ahlakın dinsel yada farklı kökenlerden gelmesine rağmen, toplumsal normların dışında kendi yargı ve düşüncelerimizi geliştirmemiz ışığında kesinlikle okunması gerekiyor. Felsefi akıl yürütme ve sorgulama ile birlikte hayatta karşılaşacağınız insan ve olaylara bu doğru yada bu yanlış yargılarına hatasız şekilde varmak hem hayatı yaşamayı kolaylaştırıyor hem de bize çok geniş bir bakış açısı sunuyor. Etik ve ahlak arasındaki ayrımda dikkat edilmesi gereken bir husus.