Jona Lendering sözleri ve alıntılarını, Jona Lendering kitap alıntılarını, Jona Lendering en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İskender hiçbir zaman savunmaya yönelik bir çarpışmaya girmemiştir. Çoğu zaman çarpışma sırasında en ön saflarda yer alarak gözü pekliği ve cesaretiyle adamlarına esin kaynağı olmuştur. Böylesine bir liderlik vasfı sergileyişinin bedelini ise dokuz kere yaralanarak ödemiştir; bu aynı zamanda profesyonel Makedon ordusunu bir zaferden diğerine koşturacak ateşleyici, itici güç olmuştur.
Derler ki bir zamanlar dini bütün Zerdüşt, ona vahyedilen dini öğretiyi bütün dünyaya bildirdi; üç yüzyıl boyunca insanlar bu dinin saflığından zerre kadar kuşku duymadı. Fakat sonra, insanları bu dine kuşku duymaya iten melun, yalancının dostu ifrit Angra Mainyu, Batılı melun İskender'i fitneleyerek azmettirdi. Bu, önce Mısır'da kaldı, fakat daha sonra etrafa kustuğu fevkalade dehşet eşliğinde savaşarak Pers İmparatorluğu'nun mahvına neden oldu ve Pers imparatorunu öldürüp başkenti de yerle bir etti.
İskender, 11 Haziran 323 tarihinde Babil'de yaşama gözlerini kapadığında, ardı ardına fethettiği, Nil Nehri'nden Himalaya'ya, Balkanlar'dan Hint Okyanusu'na uzanan, uçsuz bucaksız bir imparatorluk bıraktı.
İskender bundan böyle kendisini tebaasına sıradan insanlardan çok daha farklı sunacaktı; Makedonlar bir ölümlünün önünde yere kapaklanmak istemiyorlarsa, İskender de ya bir yarı-tanrı veya bir tanrı olacak, en azından kendisine tanrı süsü verecekti.
Dareios'un ardında bıraktıkları arasında çok değerli olduğu belli altın kakmalı bir sandık vardı.Bunu,İskender'in huzuruna getirdiklerinde Kral arkadaşlarına,bu sandığın içine konulmayı hak eden en kıymetli şeyin ne olduğunu sordu.Yaptıkları önerileri dinledikten sonra,bu sandıkta İlyada'yı saklayacağını söyledi.
İskender’in bu imparatorluğu çökertebilmesini sağlayan faktör salt gösterdiği komutanlık dehası değildi. Bunda, Pers kralının Philoppos’a karşı uzun süre direniş gösterememesi nedeniyle Makedonların giderek daha fazla tehlike arz eden hasımlara dönüşmesinin de önemli ölçüde payı vardı.
Persepolis'te Nakş-ı Rüstem'deki lahdini süsleyen rölyeflerde I.Dareios'un kazandığı zaferler tasvir edilir: Dareios, egemenliği altındaki halkları temsil eden 28 elçi tarafından taşınan bir tahtın üzerinde resmedilmiştir. Mezar taşında şöyle yazmaktadır:
Merak eder de, Dareios kaç ülkenin halkına hükmetti diye kendinize sorarsanız, tahtı taşıyan kazınmış figürleri sayınız. O zaman Pers'in mızrağının en uzaklara ulaştığını anlarsınız ve Pers'in, evinden çok uzaklarda savaştığını bilirsiniz.
Büyük bir arzu: Yunanca pothos sözcüğü, çağrışımları açısından oldukça zengin. Söylenceye göre Eros'un oğlu Pothos ulaşılması mümkün olmayan emeli, erkek kardeşi Himeros ise insanın, yetkinliği dahilinde gerçekleştirilibelir hedefe duyduğu arzuyu temsil ediyordu. Pothos'un emelleri, sadece daha iyi, kusursuz bir dünya gerçekleştirebileceği için ölümle de özdeşleştirilmişti. Söz gelimi Yunanlılar, ölülerinin mezarlarına pothos ( delphinium consolida; hazaren) çiçeği bırakmayı adet haline getirmişlerdi. İskender'in biyografi yazarlarından Aristobulos, Makedon Kralı'nın belirgin özelliklerini bu çiçekle özdeşleştiren olasılıkla ilk kişiydi. Aristobulos'tan sonra gelen tarihçiler de, Iskender'in imkansız olanı yapmak arzusuyla, tıpkı soyundan geldiği Akhilleus gibi, bunun için gerekirse genç yaşta ölmeyi göze aldıgına inanıyorlardı.