Bu inceleme başıma neler getirir bilmiyorum ama biz bizeyiz nasılsa diyerek başlıyorum. Kitap gerçek bir karakteri ele alıyor: Fernand Iveton. Giyotinle kafası gövdesinden düşmeden birkaç dakika evvel şu sözleri sarf ediyor: "Ben öleceğim," diyor "Ben öleceğim ama Cezayir bağımsız olacak."
Ölüm olağandır. Ölüm, gerçek manada
Ardından bir horoz öttü
Bu sabah cesaret ettiler,
Sizi katletmeye cesaret ettiler.
Güçlenmiş bedenlerimizde yaşayan ideallerimiz
Ve birbirine karışmış kanlarımız...
Yarın artık cesaret edemeyecekler, edemeyecekler
Bizi katletmeye
Size bir anekdot anlatmama izin verin: müvekkilimiz cezaevinde gardiyanlarınızdan biri tarafından hakarete uğradı ve ona nasıl cevap verdi biliyor musunuz? "Aptal, ben senin için burada yatıyorum." Evet, Sayın Başkan not edin, müvekkilimiz ne için savaştığını biliyor, ülkesi için savaşıyor, özgür, mutlu, her vatandaşına, Müslümanlara ve Avrupalılara, özgürlüğü garanti edebilen bir ülke istiyor. Düşünce özgürlüğü ve eşitlikten başka bir şey istemiyor.
Hélène avucuyla kocasının yanaklarından birini siliyor. Yüzünü böyle ağlaması bitene kadar diliyle içebilirdi, ipleri kederle kesilmiş güzel kukla.
Harekete geçmek gerek, diyor soluk alarak. Bir hiç uğruna ölmüş olmaması için bir şeyler yapmalı.
Sana bu birkaç satırı, bugün seni ne kadar çok düşündüğümü bilmen için yazıyorum. Biraz içim sıkıldı ama şimdi iyiyim ve moralim yüksek. Fernand'dan yeni bir mektup... Umut hâlâ var ve ben çok umutluyum, çünkü dosyamda bulunduğu şekliyle kimseyi öldürmeye niyetim yoktu; Fransa'da bunun soğukkanlılıkla inceleneceğini düşünüyorum. Hélène bir an durur sonra devam eder, Müşfik aşkım, mektubunu yakında okumak umuduyla kendi sözlerimi burada sonlandırıyorum çünkü mektupların beni güçlendiriyor. Ayrıca seni tüm kalbimle öpüyorum.
Gülme aşkım, bu bir oyun değil Kalou, Kalou yüreğimdeki kıskançlık kendi ateşlerini yakıyor Kalou, Kalou arzularım artık zihninde neşeyle yankılanmıyor. Ne öpücüklerine ne yeminlerine inanıyorum. Ama yine de bana istediğini yaptırıyorsun.