‘Neticede aşk ışık hızıyla çıkagelir; ayrılık ise ses hızıyla. Gözleri nemlendiren de ışığın ses kadar yavaşlamasıdır işte.’
.
Bir şehrin sokaklarını arşınlamak, her mevsiminde ayrı bir tadı duyumsamak, köşelerine sinen tarihi okumak çok yakın gelmiştir bana. Bir o kadar da zor. Kendinden parça vererek olur çünkü bunlar. Zamanını, çabanı, gücünü, sevgini ya da nefretini verirsin çünkü. Düşlerini ve korkularını da elbette. O yüzden içinde yürümenin, şehirlerin, sokakların geçtiği metinleri ayrı bir severim. Su Seviyesi de onlardan oldu.
Joseph Brodsky Venedik’i yazıyor. Şöyle güzel böyle derin diye de değil üstelik. Suya odaklanıyor, güzelliğe, gözyaşına, sevginin renklerine ve ısılarına. Bir yolculuğa da çıkarıyor, kızıyor-endişeleniyor ve umursamamanın sınırlarında da duruyor.
Kimi cümlelerine hak vermesem de Su Seviyesi daha önce görmediğim bir yerin özlemini bırakıyor içime: Venedik’in.
Bir zaman gidersem oraya yanıma bu kitabı da götüreceğim, Brodsky’in gözlerini de alacağım yanıma ~
.
Emre Ağanoğlu çevirisi, Emir Tali kapak tasarımıyla ~