1864'te Mayenne'de Chalons-du-Maine'de müteahhit bir baba ve işçi bir annenin dördüncü ve son çocuğu olarak dünyaya geldi. 1866'da babasının belediye başkanı seçilmesiyle aile Chitry-les-Mines'e taşındı.
Pierre-Jules 1883'te Paris'te üniversite denkliğini aldı, ama Ecole Normale Supérieure sınavına girmeyi reddetti ve bunu sonra bir yazısında, "Ben eski ekolden, okuma bilmeyenlerin ekolündenim," diye açıkladı. 1885-86 arası, Bourges'da askerlik yaptı.
Mezuniyetinden sonraki birkaç senesini ailesinden aldığı bir harçlıkla ve zamanını tamamen edebiyata adayarak geçirdi. Bu sürede okuyup yazdı, edebiyat çevresini tanımaya çalıştı ve bir roman yazmaya başladı.
1888'de Marie Morneau ile yaptığı mantık evliliği maddi durumunu iyileştirdi ve çiftin iki çocuğu oldu. 1889'da le Mercure de France adlı genç yazarlardan oluşan bir grupta aktif rol aldı. Üç yıl sonra yayımlanan ve edebi bir paraziti konu edinen hikayesi L'Ecornifleur ile başarı elde etti. Le Plaisir de rompre ve Le Pain de ménage adlı iki piyesi ün kazandı. 1900'da Jules Renard Légion d'Honneur'e layık görüldü ve belediye danışmanı oldu. İki sene boyunca gazete editörlüğü yaptıktan sonra 1904'te babası gibi belediye başkanı seçildi.
Toplumsal cehaletin ortadan kaldırılmasına ve eğitim imkanlarının yaygınlaştırılmasına eğildi. 1907'de Goncourt Akademisi'ne seçilince orada da etkin rol aldı. Dreyfus Vakası'nda Emile Zola'ya destek verdi. Victor Hugo'nun büyük bir hayranıydı. Ölümünden sonra yayımlanan (1925-1927) günlükleri dönemin edebiyat çevresini tanımada önemli bir kaynak oluşturdu.
Yazar, kalp-damar hastalığından ötürü 1910'da hayatını kaybetti.
Gerçeklik her zaman sanat değildir. Sanat da her zaman gerçeklik değildir, ama gerçeklik ve sanatın birbirine dokunduğu noktalar vardır: İşte ben de onları arıyorum.
Okurken hayatın acımasız gerçeklerini görüyoruz. İlgisiz bir baba her şeyi kontrol etmeye çalışan bir anne. Kendinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen kardeşler ve Havuçkafa... Oturup saatlerce düşünülse isminin ne olduğu hatırlanmayacak kadar ikinci plana itilmiş şamar oğlanı.. Yaptığı her şeyde kusur bulunmuş, iyi olan şeylerin ondan çıkmayacağı düşünülmüş bir çocuk. Maalesef ki böyle yetiştirilen sayısız çocuk var dünyada. Bunu bilmek beni çok üzüyor. Yaramazlıklarında bile annesinin gözüne girmeye çalışmayı yaptıklarını açıklamadan yanağını uzatıp gelecek olan tokadı beklemesi çok üzücü..
HavuçkafaJules Renard · Can Yayınları · 2022112 okunma
Jules Renard'ın günlüğünden derlenmiş kısa kısa notlar içeriyor kitap. Yazma eylemi başta olmak üzere, hayatla ve insanla ilgili düşüncelerinin toplamı. Aslında toplamından ziyade minik bir özet olarak adlandırmak daha doğru olur sanırım. Orijinalini okuyabilmeyi çok isterdim...
İncelikle kaleme alınmış, hayata karşı alaycı bir bakış!
Bu güzelliği başucu kitaplarım arasına eklerken, sizlere de tavsiye etmeyi ihmal etmiyorum elbette.
Keyifli Okumalar!
Rahatsız edici, çok güzel bir kitap Havuçkafa. Sinirlendim, üzüldüm, bu kadar da olmaz dedim sonra oluyor işte benzerlerini hatta daha beterini kaç kez gözlemledin dedim.
İlgisiz bir baba, kontrolcü bir anne, bencil kardeşlerle büyümeye çalışan bir çocuğun hikayesi Havuçkafa. Yazarın çocukluğundan izler taşıyormuş. Havuçkafa en edilgen karakter kitapta, ailesinin ve çevresinin davranışlarıyla şekilleniyor. Cezanın, öfkenin ve çocuğun psikolojik-fizyolojik ihtiyaçlarını görmezden gelmenin sonuçları kısa kısa bölümler üzerinden çok iyi veriliyor. Örnek bir bölüm ekledim. Sevgi Soysal’ın Tante Rosa’sı da bu tarz.
Jules Renard, edebiyattaki kutsal annelik ve masum çocukluk kalıplarını yıkmayı amaçlamış. Eselerinde de acımasız karakter portreleri çizmiş.
HavuçkafaJules Renard · Can Yayınları · 2022112 okunma