Karl Marx'ın şu deyişi, bu bağlamda ilginçtir: "İbraniliğin ilkesi nedir? Pratik zihniyet, kişisel üstünlük. Yahudilerin yeryüzündeki tanrısı nedir? Para. İbranilerin özgürleşmesi (egemenliği) sadece parasal gücü elde etmekle değil, fakat, onların sayesinde paranın bir dünyevî güç haline gelmesi ve pratik İbrani zihniyetinin Hristiyan toplumlarca benimsenmesiyle olmuştur. İbraniler, Hristiyanların ibranileşmesi ölçüsünde özgürleşmiştir (egemenleşmiştir). İbranilerin dünyevi tanrısı yeryüzünün de tanrısı olmuştur."
Asırlarca süren bir kölelikten sonra kadın artık özgür olmak istemiştir. Fakat “feminizm” -altında bir kendine güvensizliğin, kendisi (yani kadın) olmaktaki yetersizliğin yattığı- erkeği taklitten öteye gidememiştir.
Bugün, gerçekten değerli olan tek şey, kendini doruk noktasında tutabilen; ilkelerine sımsıkı bağlı olup taviz vermeyen, duygusallıklara, ihtiyaçlara, boş inanışlara ve son nesilin içinde yüzdükleri fuhuşa itibar etmeyenlerin tutumlarıdır.
Çektiği çileler ve ecdadının yüzü suyu hürmetine, herkes, her zaman yeryüzünde daha yüksek, yeni bir yaşama hak kazanabilir; ancak, tabii ki ters durumlarda daha düşük bir yaşama da hak kazanabilir.
Burjuva alemindeki sanatçı ve "yaratıcılar", pratik olarak, belirli bir sosyal tabakanın zevk ve eğlencesinin hizmetinde olan bir kesim Roma soylularının ya da Orta Çağ'ın feodal efendilerinin "lüks hizmetçileri" sınıfına tekabül eder.