Politika, felsefe, tarih ve Tradisyonalist bakış açısından dini konularda yazıları olan bir yazardır. Nazi Almanyası'nın "Ari kökenlere dönüş" fikirlerini desteklemesiyle tanınmıştır.
Mito del sangue 1938 (Türkçe Kanın mitolojisi) yazısı ile beden ırkçılığına karşı ruhsal ırkçılığı önemsedi.
tradisyonel görüşte, doğmak ve ölmek kaderine, faniliğe, aşağı düzeye özgü dünyevi güçlere ve değişime mahkum olan insana özgü her şey de doğanın parçası olarak
kabul ediliyordu.
“Gizli gizli ilerleyerek ancak iş bittikten sonra fark edilebilen bazı hastalıklar vardır: İşte, mükemmel diye övülen modernleşme de beşeriyet için bu tür bir hastalıktır.”
Asırlarca süren bir kölelikten sonra kadın artık özgür olmak istemiştir. Fakat “feminizm” -altında bir kendine güvensizliğin, kendisi (yani kadın) olmaktaki yetersizliğin yattığı- erkeği taklitten öteye gidememiştir.
Safkanlılık ve birlik, bütünlük, bir uygarlığın yaşam ve gücünün temelini oluşturuyordu: Kan birliğinin yitirilmesi ise bir uygarlığın batışının baş nedeni oluyordu… kan ya da “ırk” öğeleri tradisyonel açıdan önemlidir. Zira; tradisyonlar zihinsel(mental) düzeyde -yani, kişinin beyninde ve düşüncelerinde-değil, fakat tipik ve oluşturucu enerjiler olarak, Yaşamın en deruni güçleri üzerinde (ve o düzeyde) etkinlerdir. Kan bu işlevin izlerini taşır, yani “kadim asıl”a benzer tezahürlerin, kalıtım yoluyla, nesiller boyunca, doğal bir biçimde ve hemen hemen kendiliğinden oluşmasını sağlayan, işlenmiş hazır öğeler sunar.
insanlik tarihinin yazilmis en kotu kitabi
insanlik tarihinin yazilmis en kotu kitabi
insanlik tarihinin yazilmis en kotu kitabi
insanlik tarihinin yazilmis en kotu kitabi