Karl Albrecht Sözleri ve Alıntıları
Karl Albrecht sözleri ve alıntılarını, Karl Albrecht kitap alıntılarını, Karl Albrecht en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu tanıma göre, toksik davranışlar, başkalarının kendilerini değersiz, yetersiz, kızgın, hayal kırıklığına uğramış ya da suçlu hissetmesine neden olur. Besleyici davranışlar ise yine başkalanının kendilerini sevilen, saygı duyulan ve takdir edilen değerli kişiler olarak hissetmesini sağlar. Yüksek sosyal zekâya sahip olan insanlar, yani davranışları çoğunlukla besleyici olan kişiler, başkaları açısından mıknatıslı ve cazip insanlardır. Düşük sosyal zekâya sahip olan insanlar, yani genellikle başkalanına karşı toksik davranışlar sergileyenler ise anti-mıknatıslı ve itici bir tavır sergilerler. Bu bağlamda, "mıknatıs karakterli olmak"la ilgili eski tabir anlamlı olabilir.
Aynı illetin bir başka türü ise, adece tek bir "hikaye"si olan ve esir alabildiği herkese aynı şeyi tekrar tekrar anlatmakta kararlı olan insanlardır.
Bazı insanlar, -cehalet ve anlayış eksikliğinden ya da başkalarının sosyal haklarına bilinçli olarak saygı duymadıkları için- karşılarındaki kişiye sanki sadece bir nesne, bir eşya parçası, kendi bencil amaçlarını tatmin etmek için var olan bir malzemeymişçesine davrandığında çok yetenekliler.
Öncelikle, yüksek sosyal zekâyı kendine örnek alan liderlere ihtiyacımız var. Herkesi memnun etmese de, özellikle gelişme ve ilerlemeye dair pozitif bir vizyon ifade edebilen liderlere ihtiyacımız var. Bizleri ilkel korkularımıza ve bencil hırslarımıza teşvik eden değil, yüksek benlerimize hitap eden, birey ve toplum olarak bizleri gelişmeye çağıran liderlere ihtiyacımız var.
Sosyal zekayı şu şekilde tanımlayabiliriz:
İnsanlarla iyi geçinme ve onları sizinle işbirliği yapmaya ikna etme yeteneği.
Sayfa 17Kitabı okudu
Sosyal zekâ en büyük sebebinin anlayış eksikliği olduğunu gösteren pek çok örnek gördüm. Toksik insanların zihinleri genellikle kendi kişisel mücadeleleri ile o kadar meşguldür ki başkaları üzerinde nasıl bir etki bıraktıklarının farkına varmazlar. Kendilerini başkalarının gördüğü gibi görebilmeleri için yardıma ihtiyaçları vardır.
İnsanların çektiği acıların kaynağı, sahip oldukları arzulardır. Acı çekmeye son vermenin yolu, sürekli olarak her şeyi istemeyi bırakmaktır. Anı yaşamanın büyük bir özgürlüğü vardır. Yüzünüze doğru gelen esinti gibi, küçücük bir şeyden dahi zevk almak rahatlatıcıdır.
Sosyal uyumsuzluk, görme ve duyma alanına giren herkesi, kendi politik veya dini kanaatleri doğrultusunda uzaklaştırmakta sakınca görmeyen kişileri, büyüklük hissi içerisinde azametle ofise dalan ve diğer insanların yaptıkları işi bırakıp kendisini fark etmelerini isteyen narsisist kişileri de kapsar.
Otobüsle şu an hatırlanmadığım bir turistik şehri gezerken, uzun saçlarını gayretli bir biçimde taramaya karar veren ergenlik çağında bir kızın yanına oturma talihsizliğinde bulundum. Birkaç saniye kızın saçlarının her yöne doğru uçuşmasını seyrettikten sonra, omzuna hafifçe dokunarak nazik bir biçimde saçını yüzüme doğru taramaya son vermesini rica ettim. Genç kız, ters bir cevap verdi ve kendisinin sivil haklarına müdahale ettiğimi anlatan bir yüz ifadesiyle bakıp durdu. Anlaşılan, kepeklerini bir yabancı ile paylaşmakta hiçbir sakınca görmüyordu.