Ben çoktan unuttum ismini
Benden çaldığın dakikaları sayıyorum
Damarlarına sarı fosforlu kalemle adımı yazıyorum
Sen istesen de unutamayacaksın beni
Ben istesem de fotoğrafını çekmeyeceğim
Gözüm telefonda değil artık
Seninse hala kedin yok
Adresin yok
Yüzün yok
Yüzsüz çırpınışlarının arasında hiç ölmeyeceğim sandın
Evini bulamayacağımı
Parmakların çözülüyor Ankara
Ellerine bak
Sarı fosforluyla çizme artık şiirleri
Ben çoktan unuttum ismini
“Uzayan kısalan saçlardan, sana ait olmayan anlardan, gitmediğin yollardan yorulmadın mı? Canım, birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar sevmek lazım.”
Durmak, duramamak, durduğu yeri tanımamak insanın kendisiyle hiç tanışamamasının nedeni.
Mutluluğu omuzdan omuza arayan,
sadece arandığını bulur. Yani sağlam durmayanı..
Hayatın ritmini kaçırmış olsan da
uyumadığın gecelerin sabahında umut var.
çiçeklerini sulamaktan vazgeçsen de,
azıcık uzağın yağmur..
aynı yerden sevmediğin için,
sevdiklerinle aynı yerde değilsin.
o kadar.
bir kez daha,
izin ver zamana..
bir kez daha,
filmlere tutun,
müziğe tutun,
şiire tutun,
bütün gün ağladım, nedenini hiç bilmiyorum diyen arkadaşına sıkı sıkı tutun.
bir kez daha,
koltuğuna tutun,
nefesine tutun,
hatırladıklarına tutun,
uçağa binmekten vazgeçtim, yapamayacağım
diyen kardeşine sıkı sıkı tutun.
dün biri, yürürsen geçer dedi..
yürü yokuş aşağı, yokuş yukarı.
belki haklıdır..
belki, kedilerin geçtiği sokakların bir bildiği vardır.
Kemal Hamamcıoğlu
İçi yanmış vedaların kıyısında olduğun için sızlıyor bileklerin.
Kökünü toprağa değil, göğe salmak istediğin için soğuyor her yanına sigara dumanı sinmiş duvarların.
Her şeyin en uzağına vardıkça toy sesin yankılanıyor kulaklarında.
Kendi sesine çekiliyorsun hantal dünyadan ayrıştıkça.
Gitmez dediğin gitti.
Sevmez dediğin
“… Herkesin dünyası yok. Kabullen. Herkesin dünyası arzuladığı kadar. Kabullen. Herkesin ayı ve güneşi an be an şekil değiştiriyor. Gör. Sen dönüşürken her şey de dönüşüyor. Duy. Zamanla kimi sevdiklerin güçle, kimi sevdiklerin kötülükle, kimi sevdiklerin ihtirasla el sıkışıyor.
O dediklerin, o ele uzandıkları an ölmüş.
Artık ölülerini göm. Geçmiş zamanın ruhlarıyla kavga etmekten vazgeç. Yas tut. Düne hak verme ama dünü affet.
Afettim.
Her affediş zaman alırmış. Her affediş kelimesini ararmış.
…”