"Artık konuşmaların ve diğer seslerin de, kaydı yapılarak görüntülere eşlik etmesi mümkündü. Astapov, içten içe, sesli filmlere kuşkuyla yaklaşmıştı.Sessizlik daha güçlü bir araçtı; söylenmeyenleri hayal gücüne bırakıyordu ve bu da perdeye yansıyan görüntülere, olduğundan daha fazla anlam katıyordu. Konuşmalar ise çok belli, çok kesindi . Oyuncuları kişilcştiriyor, normal insan ha-line getiriyordu ; oysa, bazen oyuncuların idealize edilmesi; işçi, köylü, asker, kapitalist ya da baba, ana, çocuk gibi, kişilerin mitik yönlerinin vurgulanması gerekiyordu."
"Astapov, yaşlı Bolşeviklerin okurlara duydukları aşırı bağlılığın yanlış
olduğunu düşünüyordu . Evde, masasının üstünde bir kitap duran okur, kitabın sayfalarında yer alan sözcüklere katılmamakta serbestti; hatta kitabın içindekileri fikirsel bir uyuşmazlık yaşamakta ve sorumsuz bir şekilde kuşkuculuğunun
esiri olmakta bile özgürdü . İşte onların anlayamadığı şey buydu. Okur, bir kitabı ( Marx'ın, Ilich'in) hiç okumadan, umur-
samazlıkla ve küçümseyerek bir kenara atabilirdi ve bu durumda da kimse daha fazla akıllanmış olmazdı . Ama aynı kişi
sinemaya geldiğinde, yanında komşuları varken, çıkışlar milis askerleri tarafından denetlenirken, zihni ışığa boğulmuşken
ve gösterim sona erene kadar, yerinden ayrılamazdı."