Filistinlilerin iş, cenaze ya da aile ziyaretleri için topraklarındaki şehir ve kasabalar arasında hareket etmeye çalıştıklarında her zaman bir "ama" vardı. "Ama..özel zamanlarda beş saatten ertesi sabaha kadar sürebilir.
Dehşet içimde kabarıyordu; hastalıklı bir kalbim vardı. Kiliseye gitmek ve İncil'in yarısını mırıldanmak, sonra da hafta sonları küfretmek ve parti yapmak başka nasıl açıklanabilirdi?
kitabı bitirdikten birkaç gün sonra yazarın söyleşisine katılmak nasip oldu, o kadar tatlı bir insan ki, çok ilginç ve uç şeyler yaşamış, öyle güzel bir şekilde yolunu bulmuş ki; "insanın nasibinde varsa yaratan yolunu bir şekilde bulduruyor" dedi birkaç kez, samimiyetle...
her şey bir yana, şöhretten elini çekebilmesi ve şöhretten 'bela' olarak bahsetmesi herkesin popüler olmaya çalıştığı bu çağda çok cesur geldi bana, ki öyle de biri zaten..
kendi kültürünün getirdiği eğlenceli anlatım tarzını da kaybetmemiş, hatta davet için kullanıyor, iyi ki kitabını okumuşum ve kendisini tanımışım dedim ♡