1 Ocak 1963 tarihinde Ankara’da doğdu. Reşat Bey İlkokulu, Sokullu Mehmet Paşa Ortaokulu, Atatürk Lisesi ve Adapazarı Akyazı Lisesi'nde okudu. Erzurum A.Ü. Fen ve Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1986). Mezuniyet tezi Yahya Kemal’in Eski Şiirin Rüzgarıyla adlı eserinin indeks-sözlük’ü. TRT Yardımcı Prodüktörlük Kursu’na katıldı. Tuzla Piyade Okulu'nu bitirdi. Aydın'ın Söke ilçesinde yedeksubay olarak askerlik yaptı.
1989 yılında İstanbul’a geldi. Çeşitli gazete, dergi ve televizyon kuruluşlarında çalıştı. TGRT'de Portreler ve TV5'te Kitabiyat programlarını yaptı.
1996 yılında Edille Yayınları'nı kurdu. 2000 yılında biyografi.net internet sitesinin yayınını başlattı. Aynı yıl, yayınevi ismini Biyografi Net olarak değiştirdi. Yazdığı kitaplar içinde Boğaz'daki Aşiret kitabı öne çıktı. Boğaz'daki Aşiret, sosyolojik bir terim haline geldi.
Nilüfer Edebiyat, Yeni Hafta, Kültür Dünyası, Tarih ve Düşünce, Platform, Yarın, Türk Yurdu ve Biyografi Analiz dergilerinde yazdı. 1995 yılında Beyan ve 2003 yılında Biyografi Analiz dergilerini çıkardı.
Uluslararası Eminönü Sempozyumu, Uluslararası Göç Sempozyumu ve 2010 Kültür Başkenti Ajansı'nda danışmanlık yaptı. Şehir kültürü üstüne araştırmalar yaptı. Dersaadet Sözlüğü kitabını yazdı. Biyografi Kitabı ile İLESAM 2011 Yılı Biyografi Ödülü'nü kazandı.
Burada tıpkı kırsal alandaki aşiret gibi 'biz' ve 'onlar' var: Bizim yaptığımız her şey doğrudur, karşı tarafın yaptığı her şey yanlıştır. Kendilerince 'bizim' dedikleri insanların her türlı yanlışı yapma hakkı var; çünkü 'üst sınıf' onlar.
Kitab pek beklediğim gibi çıkmadı diyebilirim, daha farklı bekliyordum.
Osmanlı paşalarının soy ağaçları anlatılıyor.....
Çoğunun Polonya asıllı olduğu....
Başlıktan dolayı tek bir büyük aile inceleniyor zannına kapılıyorsunuz. Ancak üçü 19. yüzyılda İstanbul’da yaşayan (Polonyalı, Alman, Rum, Hırvat kökenli) dört muhtedinin neslinden gelenler incelenmiş. Bu muhtediler paşa olup etkili insanlar haline gelince ve çocukları, torunları arasından komutanlar, bürokratlar, yazarlar, sanatçılar, hasılı çok
Kitabın asıl bölümünü bitirdiğimde(170. Sayfa) tepkim tam anlamıyla "Eeeee?" oldu doğrusu. Yani biri birilerinin akrabasıymış. Bu insanlar tabiri caizse kaya deliğinden çıkacak değil ya!
İnsanlar akrabalarını korurlar, kollarlar; bu mu tuhaf olan? Ayrıca bu aşiretten olduğu iddia edilen kişilerin bir kısmı inanç ve idealleri uğruna ömrünü hapiste geçirmiş kişiler bazısı hayatıyla ödemiş bedelini.
Belki burada esas sorgulanması gereken Osmanlı'nın 'devşirme' metodunun falsoları.
Aramızda Ahmet, Mehmet adıyla dolaşıp koynunda haç taşıyanlar. Burada Osmanlı'nın milletten korkup yanında, yakınında hep devşirme bulundurması ve onlara bolca yetki vermesi üzerinde durulmalıydı.
Her şeye rağmen bu malzemede bolca eksiklik olsa da daha derli toplu bir şeyler çıkabilirdi. İmalarla yetinilmiş birçok yerde.
Son söz olarak kitabın sonunda nerde yayımlandığı enteresan bir şekilde belirtilmeyen mülakat kitabın en iyi kısmı bence. Yazar hakkındaki olumsuz görüşümü olumluya çeviren bu mülakat oldu çünkü.